3. BÖLÜM:KAÇIŞ

4.5K 662 155
                                    


        Sesten irkilen aker, hemen eğildi. Odadakiler kara düzen ateş ediyorlardı. Aker'i vurabilecek kadar net görebilmeleri imkansızdı zaten. Ama bir saniye hepsi değil, sadece bir tanesi ateş ediyordu. Diğerleri odadan hızlıca çoktan çıkmışlardı bile. Aker'in yerini tam olarak tespit etmişlerdi ki yakalamak için çıkmışlardı odadan. Odada kalan da Aker'i çatıda tutmak için tahrik ateşi açmıştı. Mermilerin yakın isabetlerine bakılırsa adamlar gerçekten çok iyiydi. Kurşunlardan birkaç tanesi kulağının dibinden vızıldayarak geçince tüyleri diken diken oldu. O an aker kimi vurduğunu düşündü. Önemli biri olmalıydı. Son kalan parçaları tam sökmeden çantaya atmasıyla çantayı sırtına alması bir oldu. Hızlıca kalkıp kaçış planını uygulamaya başladı. 

         Ulaşması gereken kargo binası 7 blok uzaktaydı. Bulunduğu yerleşkenin belediye yapımı şehir planını daha önce edinmişti. Plana bakarak bir tane kaçış yolu, bir sorun çıktığı taktirde de 2 tane alternatif yol belirlemişti. İlk seçtiğini kullanmak üzere harekete geçti. Binanın çatısındaki merdiven girişinin içine girdiğinde karşı binadan güçlü bir alarm sesi geldiğini fark etti. Hayatına son verdiği kişinin sandığından daha önemli olduğunu anlayınca her şeye hazırlıklı olması gerektiğini anladı. Binanın içine girer girmez yangın merdivenine yöneldi. Koşar adımlarla ilerliyordu. Biraz sonra yangın merdivenine ulaştı. Basamakları üçer üçer iniyordu. Aşağıda bir hareketlilik olduğunu fark etti. Karşı binanın bodrum katındaki otoparkından 3 tane arabanın hızla çıktığını gördü. Arabaların, bulunduğu binanın tüm çıkışlarını kapatacaklarından emindi. Tekrar yukarı, çatıya çıktı. Hazırladığı üç plan da suya düştü. Karşısındaki adamlar işlerini biliyorlardı. Muhtemel tüm kaçış yollarını öngörüp kapatmışlardı. Çatıya çıktığından kendi etrafında dönüp etrafı keşfetmeye çalışıyordu. o kadar hesap yapıp plan hazırlamasına rağmen şimdi tamamen çaresizdi. Bir anda büyük bir çıkmazın içinde kaldı.             Hedefin ölmeden önceki çaresizliğini şimdi kendi yaşıyordu. Bir çıkış olmalıydı. ''Bir kurtuluş yolu her zaman vardır'' derdi hocası. Ama neredeydi? Çıkmazlar içinde çırpınırken bir ses daha duydu. Hayır! silah sesi değildi. Daha sessiz tok bir sesti. Sanki biri balyozla taş kırıyordu. Saldırı düzenlediği bina bulunduğundan daha alçaktı. O binanın çatısından ucunda garip bir metal olan uzun bir ip fırlatıldı. İpin kancası tam Aker'in önündeki yüksek beton kütlesine saplandı. Anlaşılan ipten kayarak bulunduğu binanın çatısına kısa yoldan geçmeyi planlamışlardı. Aker hemen susturucu takılı olan silahını belinden çıkarıp ipe yaklaştı ve iki el ateş etti. İp kopunca dalgalı bir hal alıp darbe almış bir yılan gibi kıvrılıp geriye doğru kaymaya başladı. Kafasını karşı çatıya kaldırdıysa da nafileydi hiç bir şey göremiyordu. Onlar Aker'i nasıl görüyorlardı anlamış değildi. Belli ki dürbünleri ve ileri teknoloji savaş aletlerine sahiplerdi. Ama nasıl bu kadar hızlı olabiliyorlardı? Acaba yaptığı saldırıyı önceden biliyorlar mıydı? Yok öyle olsa adamı öldürmesini beklemez, anında müdahale ederlerdi. İpin kancasını tam yerine sapladıklarına göre kendisini görüyorlardı. Madem bu kadar iyi teçhizatları vardı. O mesafeden kendisini keklik gibi avlayabilirlerdi. Ama yapmıyorlardı. Neden yapmıyorlardı acaba? Neden olacak ölüsü hiçbir işlerine yaramazdı çünkü. Kan davası güdecek değillerdi ya. Canlı yakalayıp malum yollarla öttüreceklerdi. O an çaresiz olduğunu tamamen anladı. Az önce canını aldığı adam da böyle mi hissetmişti. Tam bu anda az önceki duyduğu seslerden bir tane daha duydu. Üç metre ilerisine bir ipli kanca daha fırlatmışlardı. Tabi ki bu da tam isabet. Tam ona ilerlerken bir tane daha ve bir tane daha. Birbirinden uzak mesafede 3 farklı iple binalar arasında bağlantıyı sağlamışlardı. Adeta bir örümcek gibi ağlarını örüyorlardı adamlar. Bu kadar hızlı organize olmaları, öldürdüğü adamın kim olduğunu merak ettiriyodu. Hem binanın aşağıdaki tüm giriş çıkışları kapatılmış hem de yukarıdan saldırıyo geçiyorlardı. Çatının ucuna yaklaşıp aşağı baktı aker. Ne kadar da küçük görünüyordu insanlar. Karınca gibi. Şimdi kendisi de bir karınca kadar çaresiz ve yardıma muhtaçtı. Ama korkuyor muydu asla. Sivri zekasıyla bir plan yaptı. İpler titremeye başladı. Anlaşılan misafirler yola çıkmaya başlıyorlardı. Karşı binadan gelip bulunduğu binaya tutunan ip, Aker'in diz kapağı hizasındaydı. Ortadaki ip birde yarım metre aşağı çöktü. Karşıdakilerden biri elinde iple bağlantılı olan akerin olduğu çatıya doğru ilerlemesini sağlayan bir cihazla görünmeye başladı. Hızı çok iyi değildi ama o cüssedeki bir adamı taşıması büyük başarıydı. Diğer iki ipten de davetsiz misafirler yola çıktılar. O kadar telaşa rağmen havaya garip bir sessizlik hakimdi. İplerdeki ilerleyen cihazların ağır uğultusu dışında bir şey duyulmuyordu. Adamlar konuşmuyor, bağırmıyor, sadece işlerini yapıyorlardı. Sanki hiçbir yerdeydiler ama kesinlikle her yerdelerdi. Anlaşılan asıl müdahale aşağıdan gelen kalabalıktan gelecekti. Bu kadar hazırlık üç adamın saldırısı için olamazdı. Büyük çoğunluk aşağıdan gelirken çatıdan üç kişinin gelmesi sadece bir tedbirdi. En soldaki diğerlerine göre daha hızlı ilerliyordu. Aker'in kafasında belirli belirsiz bir plan oluşmaya başladı. Elindeki silaha diğer eliyle destek yapıp bir el ateş etti. Vurulan adam birkaç saniye asılı kalsa da güç yetiremeyince aşağı düştü. Kalan iki kişi düşen arkadaşlarına aldırmadan ilerliyorlardı. Nasıl bir örgüttü bu. İnanılmaz bir ciddiyet ve teslimiyetle işlerini yapıyorlardı. Ölümden korkmadıkları gün gibi ortadaydı. Ama ölmeden korkularını öldüren şey neydi. Vatan aşkı mı? İhtimal vermedi Aker. Düşen adamın tek etkisi kalanların daha tedbirli davranmalarına sebep oldu. Kendilerini taşıyan cihazlara tek elle tutunup diğer elleriyle silahlarını çıkardılar. Ortadaki ateş etse de pek başarılı olamadı. İpin sallanması isabet ettirmesini zorlaştırıyordu. Aker, hemen alçak duvarın arkasına siper alıp oturdu. Silahını sağdaki adama uzatıp beklemeden ateş etti. İlk deneme de sıyırmış olacak ki adam düşmedi. Hala cihazına tutunmuş hızlıca yaklaşıyordu. Bir kez daha şansını deneyen Aker, amacına ulaştı. Kurşunu yiyen adam cihazı bırakırken cırtlak bir ses çıkararak boşluğa bıraktı kendini. Bir tek kişi kaldı. Arkadaşlarından ikincisini de kaybedince biraz panik oldu. Aker'i tam göremese de peş peşe ateş etmeye başladı. Nihayet Aker'in amacı gerçekleşti; adamın mermisi bitti. Şarjör değiştirmek için iki elini de kullanması gerektiğinden böyle bir şansı yoktu. Gittikçe Aker'in bulunduğu binaya yaklaşıyor, sağ salim ulaşmak için dua ediyordu. Benzer çaresizliği Aker de yaşadı aynı anda. Önünde kurşunsuz duran adamı çok rahat vurup indirebilirdi. Ama kafasındaki netleşen plana göre kalan kurşunlarını harcayamazdı. Ne kadar kurşuna ihtiyacı oluğunu kestiremediğinden bir tanesini dahi mecbur kalmadıkça kullanmayacaktı. Merdiven boşluğundan kalabalığın sesini duymaya başladı. Doğruluğundan emin olamadığı planı bir an önce gerçekleştirmek zorundaydı. Adamların içerden çatıya çıkmaları an meselesiydi. Aker, ipten gelen iri adamın iyice yaklaşmasını bekledi. Adam yaklaştıkça yüz hatları belli olmaya başlamıştı bile. Cihaza sıkıca tutunmuş yükseklikten biraz ürpermiş gibiydi. Aker'in onu bekler gibi hareketsiz durmasını garipsediği yüzüne fazlasıyla yansıyordu. Çatıya varmasına iki veya üç metre kalmıştı ki Aker biraz geri açılıp adama doğru koşmaya başladı. Koşar adımlarla duvar ucuna gelen Aker adamın üzerine doğru yüz üstü atladı. Adamın olduğu noktaya çok yakın bir noktadan ipe tutunup hareketin verdiği ivmeyle arkadan gelen ayakları ileri doğru savruldu. Tam olarak iki ayağıyla rakibinin göğüs kısmına okkalı bir darbe indirdi. Karşı binadan tutunarak gelen adam zaten yorgun düşmüş, elleri kaymaya başlamıştı. Aldığı darbeyle daha fazla tutunamayan iri kıyım cihazı bırakmak zorunda kaldı. Aker'in gözlerinin içine bakarak aşağı doğru süzülmeye başladı. En küçük bir ses çıkarmıyordu. Garipsedi Aker. Neden bir tepki vermemişti ki? Bağırabilirdi en azından. Binaya yakın ve paralel bir şekilde aşağı düşen davetsiz misafir aşağıdaki bir mağazanın reklam paneline düşüp kayarak kaldırıma yapıştı. İlgisini adamdan alıp karşıya yöneldi Aker. İpe tutunarak cihaza doğru iki hamle yapıp cihazı yakaladı. Cihaza tutunarak aşağı düşen adamın geldiği binaya doğru harekete geçti. Herkes onu ayrıldığı binada sanırken onun karşı tarafa geçmesi tek kurtuluş yoluydu. Kaç kişi olduklarını bile bilmediği onca insanın o binaya yönelik bir sürü tedbir aldıkları kesindi. Olduğu binada kalmaktansa karşı binada olmak daha güvenliydi. Sonuçta kimse öldürdüğü adamın evine girmezdi .Bu kadar ileri gideceğini tahmin edemezlerdi. Binaya yaklaştıkça çatıda bir kişinin daha olduğunu fark etti. Doğal olarak ta kurşunlar gelmeye başladı. Sağa sola yalpalayarak ilerlediği için karşıdaki nişan almakta zorlanıyordu. Geldiği binaya göre daha kısa olduğu için öldürdüğü adamlara göre daha hızlı ilerliyordu. İpin eğimi Aker'in lehineydi. Çatıya çıkamadan aşağı yolladığı kişinin akıbetine uğramamak için farklı bir giriş yolu seçti. Kendisinden iki kat aşağıdaki pencerelerden birini hedef aldı. Tutunduğu aleti tek eliyle tutup diğer eliyle belindeki tabancayı çıkardı. Hedef aldığı cama seri ateş etti. Dört kere patlayan silah bir anda susmaya başladı. Sadece tetik sesi geliyordu. Cam kırılmadı ama tuzla buz olmuş gibi iç çiziklerle doldu. Binaya iyice yaklaşınca küçük bir manevrayla önce ayaklarını geriye attı. Geriden gelen ayaklarının kazandığı güçle kendisini ileri fırlattı. Cihazı bırakınca havadaki soğuğu daha net hissetti nedense. Havada kaldığı birkaç saniye nefes alış verişini kulak diplerinden hissediyordu. Bu ilk deneyimiydi. Camın kırılma ihtimalini düşünmek istemiyordu bile. Cama sinek gibi yapışıp aşağı öldürdüğü adamların yanına gitmek de vardı. Ama boşluktaki hali bunu düşündürmüyordu bile. Hedeflediği cama yaklaşınca iki kolunu çapraz bir şekilde yüzüne siper edip daldı. Neyse ki korktuğu olmadı. Camı kırmayı başarıp içeri düştü. Düşüşün hızıyla içerde birkaç tur yuvarlandı. Durur durmaz ayağa kalkmaya çalıştı ama ilk denemesi başarısız oldu. İkinci seferde başarılı olunca etrafı izlemeye koyuldu. Yaptığı planın tamamen dışına çıkmıştı. Duvarlardaki süslü resimlerden gelen ışıkla loş bir atmosfer vardı içerde. Her taraf tertemizdi. Kapıların üzerinde şahıs isimleri yazılıydı. Burası bir tür apart otel olmalıydı. İnceleme yaparken yavaşça yürümeye başladı. Merdiven boşluğuna yaklaşınca hızla hareket eden insanların ayak seslerini fark etti. Anormal olarak pencereyi kırıp içeri dalarken haddinden fazla ses çıkarmıştı zaten. Bu seslerin kendisiyle ilgili olduğundan tabi olarak emindi. Küçük bir kararsızlığa düştü. Soldaki kapılardan birinin kapısı açıldı. İçerden fötr şapkalı kalın çerçeveli beli hafif bükülmüş, oturduğu tekerlekli sandayyeyle bütünleşmiş, kültürlü olduğunu bağıra bağıra belli eden bir yaşlı adam çıktı. Düşünmeden yaşlının eline yapıştı Aker. Geliştirdiği İngilizcesini kullanarak yalvarmaya başladı.

BANA ANNEMİ GETİR (TAMAMLANDI) KİTAP OLDUOù les histoires vivent. Découvrez maintenant