18. BÖLÜM: İSTANBUL'A DÖNÜŞ

1.3K 338 45
                                    

                 Sessiz çocuk, kafasını kaldırmadan göz kapaklarını son seviyesine kadar kaldırıp diğer çocukların yüzüne baktı. Muzip bir ifade vardı gözlerinde. Bir gün öncesindeki küçük çocuğa yapılanların intikamını almıştı işte. Kendi de ıslanmıştı ama kendi idrarıyla. Diğerleri kadar rahatsız olamazdı sonuçta. Ki şu manzarayı görmek için her şeyi yapmaya değerdi. Sessiz çocuk bunları düşünürken bir çift gözün sürekli kendisinde olduğundan habersizdi. Bu gözlerin kendisinde neler gördüğünden, geleceğe dair neler hayal ettiğinden de tabi. Yavuz Bey, sessiz çocuğu izliyor ve olanları anlamlandırmaya çalışıyordu. Müdür kararını açıkladıktan sonra yüzündeki muzip ifadeyi görünce her şeyi anladı Yavuz Bey. Bu yaştaki bir çocuğun böyle bir şeyi düşünüp planlayabilmesi olağanüstüydü. Aradığı şeyi bulmuştu işte. Tek yapması gereken alıp götürmekti onu. Bir ara sessiz çocuk kafasını kaldırıp Yavuz Bey'e baktı. Yavuz Bey'inde kendisine baktığını görünce hemen bakışlarını aşağı indirdi. Yurdun müdürü, teftişi bitirdikten sonra Yavuz Bey'i odasına davet etti. Yavuz Bey'in beğenisini kazanabilecek çocukların dosyalarını teker teker çıkarıp masasına seriyordu. Yavuz Bey, sadece izliyor ve müdürün yaptığı tanıtımları dinliyordu. Her dosyanın başında ait olduğu çocuğun fotoğrafı vardı. Hemen altında kısa bir otobiyografi hemen sonrasında ayrıntılar. Yavuz Bey, çocukların bilgilerini müdür beyden dinlerken hakkında konuşulan çocuğun fotoğrafına bakıyordu. Müdür seçenekleri bitirdikten sonra Yavuz Bey beklediği şeyin gelmediğini görünce şaşırdı.

'' Hepsi bu kadar mı müdür bey?''

'' Evet efendim. Derslerinde başarılı olanları, iyi spor yapabilenleri, dil öğrenmeye yatkın olanları, yeteneklileri, tertipli ve düzenli olanların hepsini gösterdim. Zaten bunun dışındakiler, vasıfsız oldukları için işinize yaramazlar.''

'' Sen yine de göster müdür bey.''

'' Peki efendim.''

              Müdür, Yavuz Bey'in bu ısrarına anlam veremedi. Sanki neyi aradığını biliyor gibiydi. Masasından kalkıp dolabın alt taraflarındaki diğer dosyaları getirdi. Bu ikinci grubun tanıtımında dördüncü kişiydi sessiz çocuk. Hakkında pek bilgi yoktu. Annesi bir kış akşamı gelip bırakmış sonra da sırra kadem basmıştı. Sessiz sakin kendi halinde bir çocuktu. Derslerde pek varlık göstermiyor, rengini hiç belli etmiyordu. Sürekli bir şeyler düşünüyormuş gibi bir hali vardı. Bu bilgileri müdürün ağzından dinlerken her zaman ki gibi sessiz çocuğun fotoğrafına bakıyordu. Gözlerindeki aradığı şeyi bulmaya çalışıyordu. Çok uzun sürmedi karar vermesi.

'' Bunu alıyorum.''

'' Efendim siz daha iyi bilirsiniz ama bu çocuk istediğiniz gibi değil.''

'' Tamam müdür bey alıyorum işte. Haber verin çocuğu hazırlasınlar.''

'' Tamam efendim. Siz nasıl isterseniz.''

                     Zamanın nasıl da hızlı geçtiğini düşündü Yavuz Bey. O küçücük bedenden böyle başarılı bir ajan çıkma sürecine an be an şahit olmuştu. O gün yaptığı seçimin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha anladı. Yıllar önceki o ıslak çocukla şuan karşısında duran bu ıslak gencin arasında fizik dışında hiçbir fark yoktu. Yine aynı duruş, yine aynı gözler, gözlerdeki yine aynı haklı gurur... Her ne kadar ciddi durmayı tercih etse de karşısındaki ajanın bu kadar masum durması içini yumuşatıyordu. Kendi oğlunu anımsatıyordu hep. Yıllar öncesine gitti tekrar. Oğlunun futbol maçından sonra beraber eve dönüyorlardı. O zamanlar uğraştığı bir uyuşturucu şebekesinin adamları tarafından oğluyla beraber bulunduğu arabaları çapraz ateşe tutulmuştu. Ona göre ne hazindi ki kendisine bir şey olmamıştı. Ama sakat kalan oğlunu düşündükçe kendisini affedemiyordu. İç dünyasında yaşadığı buhranlar yetmiyormuş gibi o elim olaydan kendisini sorumlu tutan karısı, oğlunu da alarak uzaklara gitmişti. Onlar Yavuz Bey'i terk ettiklerinde o da mutlu olmayı terk etmişti. Her ne kadar kalbindeki hoş latifeleri öldürmüş olsa da Aker, ona babalık duygusunu inceden koklatıyordu. Aker'e her baktığında önce ısınıyor, sonra oğlu aklına gelince kahroluyordu. Ama hislerini o kadar derinden yaşıyordu ki Aker'in bunları anlaması imkansızdı. Karşısında duran bu gencin eski çocuksu halinden şuan ki haline gelmesi uzun sürmedi. Bakışlarındaki o fazla sertlik yerini sıcak duygularla dolu bir hale bıraktı. Ama ne görevinde ne de kişiliğinde duygusallığın asla yeri yoktu Yavuz Bey'in. Ailesi yıllar önce duygularını yok etmişti. Kaşlarını tekrar çattı. Duruşunu biraz daha dikleştirdi. Karşıdan bakınca bir generali andırıyordu. Bir anda gürlemeye başladı. Tipik bir sözlü sınavını aslan gibi kükreyerek yapıyordu sanki.

BANA ANNEMİ GETİR (TAMAMLANDI) KİTAP OLDUWhere stories live. Discover now