30. BÖLÜM

2K 143 2
                                    




O sırada Sıla'nın telefonu çaldı. Yerinden kalkıp baktığında "Yaren arıyor!" diye neşeyle seslendi masadakilere.

"Kızım, canım nasılsın?"

"İyiyim annecim," dedi Yaren. "Biz havaalanına gidiyoruz. Uçağımız saat 12.00'de. Gitmeden sesini duymak istedim."

"İyi yaptın güzel kızım. Serdar nasıl?"

"O da iyi, selamları var size! Ben varınca yine ararım seni! Herkese selam! Babamı öp benim için!"

"Tamam canım, öperim! Görüşmek üzere!"

Sıla telefonunu kapatıp önce Yiğit'i öptü yanağından. "Bu kızındandı; öyle kabul et!"

Yiğit gülümseyerek "Tamam," dedi.

Ayşe Hanımların evinde de kahvaltı sofrası kurulmuştu. Tüm kardeşler biraradaydılar. Sabah erkenden Mine Hanımla Tamer Dayı da gelmiş; onlar da Serdar'ın yokluğunu giderme çabasıyla çırpınıp duruyorlardı.

Serpil Hanım kardeşlerinin gayretini anlamıştı: "Onlar mutlu olsun da ben başka bir şey istemiyorum. Benim oğlum zaten yıllardır bizden ayrı oturuyordu. Şimdi daha az aklım kalacak. Üstelik bir de kızım oldu. Daha ne isterim Alllah'tan! Hiçbir şeyde bizi yalnız bırakmadınız; hepiniz sağolun!" dedi.

Bu sözlerinin ardından onun da telefonu çalmaya başladı. Kıvılcım Yaren'in adını görünce neşeyle verdi annesine.
"Yaren kızım, nasılsınız?"

"İyiyiz annecim, sağolun," deyip devam etti Yaren. "Biz havaalanındayız. Yola çıkmadan sizi aramak istedik," sözleriyle başlayıp tatlı tatlı konuştu kayınvalidesiyle sevgili gelini. Serpil Hanım sonra Serdar'la da konuştu. Ne kadar mutlu olmuştu çocuklarının sesini duyduğuna; özellikle ilk olarak Yaren'in konuşmak istemesine...

O gün dünürler için dostlar ve kardeşlerle geçen kalplerin hafif hüzne boyandığı farklı bir gün olmuştu. Her iki aile de evlatlarını dillerinden düşürmediler.

Ertesi sabah için Fırat, Sarp ve Baran Sevgi Hanımı da alıp kahvaltı için hep birlikte Ayşe Hanımın ısrarlarıyla yine onlara  gittiler. Masa hazırdı. Neşe içinde karşılanıp oturdular kahvaltıya. Tamer Dayı ve Arife Yenge bu defa Kerem'le Merve aşkını merak ediyorlardı.

İlk olarak annesi açtı konuyu: "Keremcim, Merve'yle konuşabildiniz mi?"

"Konuştuk annecim."

"Yani ondan hoşlandığını, ona değer verdiğini söyledin?"

Kerem masada tüm başların kendisine dönmesinden rahatsız olsa da saklayamayacaktı: "Evet," dedi. "Söyledim."

Sevgi Hanım yanında oturan torununun elini tuttu. "Ah canım benim! Söyle tabii, seni de sıraya koyalım!"

"İyi yaptın koçum," dedi babası. Sonra Kerem'e abilerini, özellikle Fırat'ı göstererek devam etti: "Bu sıpalar gibi tohuma kaçmadan evlendirelim seni!"

"Haydaaa!" dedi Baran isyan ederek. "Babacım biz o kadar yaşlı mıyız yaaa!"

"Hadi oradan! Şu dünya tatlısı kızlarla karşılaşmasaydınız sizin de haliniz haraptı! Son anda yırttınız! Bak Serdar'la Fırat'a! Armudun sapı üzümün çöpü diye diye kuruttular tohumları!"

Bu defa Fırat karşı çıktı: "Dayı yaa, niye kurusunmuş! Düğünümüzü halledelim, sana inat ikiz çocuk yapacağım!"

Bu cevapla masadaki kahkahalar yükseldi. Tamer Dayı oğullarıyla yeğenlerine takılırdı arada sırada.

O sırada açık olan televizyonda bir görüntü ve alt yazı belirdi: "Bali'de 5.7 büyüklüğünde deprem oldu. Adada can kaybı yaşanmadı."

Haberleri sürekli takip eden kişi aslında Halil Beydi ailede; ama sabah erkenden Saim Beyi de alıp çıkmıştı evden. Ferhat Bey de kendi işyerindeydi.

AŞK REHBERİ/TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now