37. BÖLÜM

1.8K 127 3
                                    




Zamanın mutlulukla örüldüğü günlerden geçildi ve Fırat'la Selin'in düğün gününe gelindi.

Fırat geceden uykusuzdu; Selin de öyle...Yaren ona düğün gecesi heyecanlanmaması gerektiğini defalarca söylese de elinden gelen bir şey yoktu.

Fırat'la mesajlaşırlarken sabaha karşı ellerinde telefonlarla uyuyakalmışlardı.
Fırat alarmla birlikte açtı gözlerini...İyi ki saatini kurmuştu; yoksa mümkün değil kalkamazdı.

Hemen 'kuzenler' grubuna bir mesaj yazdı: "Abicim, annem her an odama girip ensemde boza pişirmeye başlayabilir. Çok yorgunum, uykusuzum. Gelin kurtarın beni, çabukkk!"

Sarp ve Baran gülerek okudular onun yazdıklarını. Birlikte kahvaltı ediyorlardı.

Baran: "Hadi oğlum, geç kalmayalım," dedi. "Bak bizim düğün de yaklaşıyor; aynılarını yaşamamıza az kaldı."

"Haklısın, hadi çıkalım," dedi Sarp da ona bakarak.

Serdar da Yarenini defalarca öpüp Fırat'ın evine doğru yola çıkmıştı.

Kızlar da Selin'e gideceklerdi tabii ki...Gelinin hazırlığı daha zor ve daha çok sabır gerektiren bir durumdu.

Tam Fırat'ın beklediği anlarda annesi kapısını açıp baktı ona şöyle. Son gece baba evinde kalmıştı. "Oğlum, damatsın sen! Hadi kalk artık!"

Ondan ses çıkmayınca eşine seslendi: "Ferhat! Ay uyanmış öylece yatıyor bu çocuk!" Tekrar Fırat'a döndü: "Bir şey mi oldu canım! Ha, söyle bana?"

Fırat fırlayıp kalktı yataktan. Bu kadar lafın ardından yatmaya devam edemezdi.
"Yok bir şey anne! Birazcık da olsa keyif yapamaz mıyım?"

"Ne keyfi oğlum düğün sabahı! Birazdan teyzenler de gelecek. Sen hala yatıyorsun!"

"Annecim kalktım ya!"

O sırada Ferhat Bey yetişti: "Keyfi yarın sabah yaparsın artık!" dedi imalı bir ses tonuyla. "Bu arada balayına nereye gittiğinizi hala söylemedin bize!"

Fırat güldü: "Sadece size değil, kimseye söylemedim!"

Dünyanın en romantik şehri olarak bilinen Paris'e götürecekti Selinini. Aslında o da baş başa kalmak adına ıssız bir adayı tercih edebilirdi; ama Serdar'ın başına gelenlerden sonra bu seçeneği hiç düşünmemişti bile. Birkaç hafta önce farklı bir sebeple Selin'den pasaportunu isteyip vize süresine bakmıştı. Düğünden sonra bir ayı daha vardı. Vize işleri olmayacağı için ona da sürpriz yapmak istemişti. Biletleri ertesi gün öğlen saatlerindeydi.

Fırat kahvaltıya inmek için üzerine bir şeyler giyerken kapı aniden açılınca: "Destur bismillah!" deyip kafasını kaldırdı. Onun odasına böyle pervasızca kimlerin girebileceği belliydi aslında. Sadece dalgınlığına gelmişti. Sarp ve Baran sırıtarak ona bakıyorlardı.

Sarp konuştu ilk olarak: "Namahrem yok abicim, rahatına bak sen!"

"Oğlum, küçüklüğünüzden beri yapıyorsunuz şunu! Bari düğün günümde kapımı çalın!"

"Neden?" dedi Baran. "Bizim düğün günümüz değil ki!"

Gülüştüler. "Hem çağırıyorsun hem de azarlıyorsun abicim! Gidelim bari biz!" dedi Sarp üzgün rolü yaparak.

"Nereye oğlum! Gelin şuraya! Bugün sırayla neler yapacağız, sayın bakalım! Siz benim sağdıçlarımsınız ya!"

"Teyzem ne derse onu yapacağız tabii ki!" dedi Sarp. "En iyi sıralamayı kadınlar bilir. Sen şimdi giyin, aşağı inelim. Annemler de gelmek üzere. Kahvaltı yaparken bize tekmili verir onlar..."

AŞK REHBERİ/TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now