24. BÖLÜM

2.1K 146 5
                                    



İçeri girdiklerinde Selin'i hafif kaşlarını çatmış, Fırat'ın kim olduğunu hatırlamaya çalışırken buldular. Fırat da büyük bir tebessümle yattığı yerden ona bakıyordu. Henüz uyanmışlardı. Daha doğrusu önce Selin uyanmış, karşısındaki adamı çözmeye çalışıyordu. Sevgilisi de gözlerini açmış, güzel kızı dikkatli bir şekilde kendisine bakarken görünce çok hoşuna gitmişti.

Gençler ve anneler içeriye girince bakışları oraya kaydı ikisinin de. Burcu hemen kızının yanına gelip oturdu: "Nasıl oldun canım, iyi misin?"

"Fiziksel olarak gayet iyiyim annecim.Ama sanki içimde bir eksiklik var. Onun ne olduğunu bulmaya çalışacağım."

O sırada Fırat'ın yanına doğru ilerleyen Sarp girdi araya: "O eksiklik burada işte Selincim! Tanıştırayım, abim Fırat!"

Herkesten ufak da olsa kıkırdama sesleri geldi. "Ama ben sizi de tanımıyorum ki," dedi Selin. "Ne yapacağımı da bilmiyorum."

Fırat yerinden doğrulup içeride onları izleyen kalabalığa döndü: "Evet hanımlar, beyler! Bize biraz izin verebilir misiniz acaba? Selin'le konuşmak istediğim şeyler var."

"Peki, biz dışarıdayız," dedi Burcu. "Bir şeye ihtiyacınız olursa seslenin yeter!"

"Peki," dedi Selin onu öperken. Bu adamı hatırlamayı çok istiyordu. Belki bu konuşmadan sonra bir gelişme olabilirdi...

Hepsi çıkıp kapı da örtülünce Fırat gülümseyerek baktı sevdiceğine.

"Eee," dedi Selin. "Ne konuşacağız?"

"Senin hatırladığın bir şey olmadığına göre ben konuşacağım, sen de dinleyeceksin. Umarım sonuç istediğimiz gibi olur."

"En baştan anlat o zaman," dedi Selin merakla.

"Peki, başlıyorum" diyen Fırat, önce kendini, ne iş yaptığını ve kuzenlerini tanıtıp sonra Sarp'la İtalya'da yaptığı telefon görüşmesine, ardından da Venedik'te tanıştıkları ana kadar geldi. Arada durup Selin'in surat ifadesinden bir anlam çıkarmaya çalışıyor; ama maalesef istediği bakışı yakalayamıyordu.

En sonunda İtalya'dan dönüşlerini, Serdar'la Yaren'in kazasını ve ailelerin nasıl tanıştığını da anlattı bir umutla; günümüze kadar da geldi. Hepsi bittiğinde gençleri içeriye çağırdı. Onlar da ayrı ayrı İtalya'dan, neler yaşadıklarından, Fırat'tan önce ve sonra onun neler hissettiğinden bahsettiler.

Selin'de hiçbir tepki yoktu bütün bunlara karşı; ama daha ilk gündeydiler. Tabii ki ameliyattan çıktığı gibi olmazdı bu ilerleme...

O sırada Yiğit girdi içeriye. "Günaydın gençlik! Çok çabuk başlamışsınız çalışmalara!" dedi gülümseyerek.

"N'apalım babacım! Düğünümüze kadar Selin'i hazırlamak zorundayız." diye cevapladı onu Yaren.

'Düğün' kelimesini duyan Yiğit, 'keşke ben de Selin gibi hafızamı kaybedip hiçbir şey hatırlamasam!' diye düşündü; ona da başını sallamakla yetindi. Ameliyat sonrası muayenesini yaptı genç kızın; her şey gayet iyi görünüyordu.

Sonra ziyaretçilere döndü: "Hastama zaten yeterince şey anlatmışsınız bugünlük. Dinlenmesi lazım biraz. Hepinizi dışarı almak zorundayım artık!" diyerek onları çıkışa yönlendirdi.

Fırat çıkınca kuzenlerine: "Benim odama geçelim," dedi. Üç erkek onun kaldığı odaya geçerken kızlar bir müddet annelerin yanında oturmak istediler.

Selin onların arkasından anlatılanları düşündü. Kendini biraz zorlamaya çalıştı; ama gerçekten hiçbir şey hatırlamıyordu. Yiğit'in dediği gibi biraz sabredecekti. Göz kapakları ağırlaşınca da derin bir uykuya daldı.

AŞK REHBERİ/TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now