8. BÖLÜM

3.7K 209 18
                                    


Serdar sabah erkenden uyandı. Üzerini giyinip aşağı indi, susamıştı. Mutfaktan gelen tıkırtıları duyunca oraya doğru gitti. Sıla kahvaltıyı hazırlıyordu. Arkası dönüktü.
"Günaydın," dedi Serdar.

Sıla ona dönüp: "Günaydın Serdarcım," diye yanıtladı. "Nasıl, iyi uyudun mu gece?"

Serdar iyice dinlenmişti. "Çok iyi uyudum, teşekkür ederim," deyip duraksadı, sonra: "Her şey için," dedi.

"Rica ederim, ne demek! Sen bizim misafirimizsin," diye yanıtladı Sıla.

Serdar 'şimdilik,' diyecekti ki Yiğit girdi mutfağa. Bütün gece doğru düzgün uyuyamamış, sabaha karşı biraz dalabilmişti.
Serdar onu görünce "Günaydın efendim," deyip mutfak sandalyelerinden birine oturdu.

"Günaydın," dedi Yiğit; ama sıkıntılıydı. O da onun karşısına geçti.

Sıla bir yandan hazırlığını yaparken bir yandan da onlara kulak kesilmişti. Serdar başını kaldırıp Yiğit'e baktı: "Sizden bir şey rica edebilir miyim?" diye sordu. Yiğit kendini zaten zor tutuyordu. 'Ulan daha ne isteyeceksin acaba? Canımı aldın, canımı!' diye geçirdi içinden.

Sıla Yiğit'ten ses çıkmayınca "Tabii ki Serdarcım," deyiverdi.

'Hemen de Serdar—cım oldu; bunlar ana —kız beni deli edecekler,' diye düşündü yine Yiğit. "Buyur, ne demek Serdarcım!" derken 'cım' ekini vurgulayıp karısına kızgınlığını belli etti.

"Müsadeniz olursa annemle babama haber vermek isterim. Dün akşam konusu geçmişti. Onlar da bugün yarın dönecekler buraya. Tanışmış olursunuz," dedi Serdar.

"Dün akşam biraz bahsettin ama Edremit'te nerede oturuyorsunuz? Annen baban ne iş yaparlar? Hiçbir şey bilmiyoruz henüz," dedi Yiğit.

Serdar yanıtladı onu: "Edremit'te dereye bakan Baraj caddesinde bir evimiz var. Annem ve babam gıda mühendisi; zeytin ve zeytinyağı fabrikamızı işletiyorlar yıllardır..."

Sıla hemen girdi lafa: "Soyadınız neydi?"
"Kartal efendim."

"Ay Kartal zeytinleri sizin mi yoksa? Biz yıllardır ondan başkasını kullanmayız, di mi Yiğit?"

Yiğit o psikolojide değildi o anda. 'Keşke almaz olaydım!" dedi yine kendi kendine.
"Evet aşkım, evet, hep onu kullanırız," demek zorunda kaldı.

Şöyle bir bakınca görünüşü, işi gücü, ailesi, her şeyi tam gözüküyordu bu adamın.
Ee, nesine 'hayır' diyecekti peki? Bir şey bulmalıydı mutlaka. "Bir şey olmalı," dedi ağzının içinde.

Sıla sordu: "Bana mı dedin Yiğitçim?"

"Yok, bir şey demedim canım," deyip soru sormayı bıraktı.

Her sorunun cevabında bu adam daha çok büyüyordu sanki.
Sıla devam etti: "Kızlar gelsin de onlara da söyleyeyim, bu çok güzel bir haber! Kartal zeytinleri, şu işe bakkk!"

Serdar'a döndü tekrar: "Annenle babanı hiç tereddütsüz çağırabilirsin Serdarcım! Buyursunlar, gelsinler. Tanışmış oluruz biz de..."

Serdar izin isteyip bahçeye çıktı, bir köşeye çekilip babasını aradı.
Saim Bey açtı telefonu: "Günaydın oğlum! Sen uyumayı seversin, hayrola erken kalkmışsın bu sabah!"

Serdar sözü aldı: "Babacım, şimdi beni dikkatle dinle!"

Saim Bey şaşırdı: "Dinliyorum oğlum!"

"Biz Sarp'ın yanına İtalya'ya gittiğimde bir kızla tanıştım; adı Yaren. Onunla güzel bir ilişkiye başladık. Öyle eski günlerde olduğu gibi değil yani, ciddi anlamda başladık. Onun ailesi de Ayvalık'ta şu anda. Buraya benim arabayla gelirken yolda bir yaban domuzuna çarptık. Kazanın ardından da onun ailesiyle tanışmak zorunda kaldım. Hatta arabam da çalışmadığından dün gece beni evlerinde misafir ettiler. Birazdan da kahvaltı edeceğiz."

AŞK REHBERİ/TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin