12/1*At üzerinde

99 10 5
                                    

O gün Andrew Bethany'ye birlikte at üzerinde bir gezinti teklifinde bulundu. Düşünmesine fırsat kalmadan annesi Bethany'yi hazırlamaya başlamıştı bile. Resmen evliliklerini garantiye almaya çalışır gibi davranıyordu. Yoksa hangi anne kızını bir erkekle gezmeye yollamak için bu kadar hevesli olabilirdi ki?

Bethany at binerken uzun eteklerle ve rüzgarla boğuşmaktan oldu olası nefret etmişti. Bu yüzden dönemin kıyafet alışkanlığına uymasa da özel tasarlanmış takımını giydi. Uzun, dar, beyaz pantolonu, siyah çizmeleri bacaklarına tam oturmuştu. Üzerine beyaz gömleği ve onun üzerine de dizlerinin biraz üzerine dek uzanan, ceket yakalı, önden bitişine dek düğmeli uzun ceketini giydi. Saçlarını topuz yaptırdı ve büyük siyah şapkası ile kıyafetini tamamladı.

Buluştuklarında şehrin batısına doğru uzanan, etrafı orman ile kaplı geniş bir ovaya gittiler. Buraya ayrıca Bulutlu Tepe de deniyordu. Hava pek sıcak olmasa da üşütmeyecek kadar iyiydi.

"Ailen nasıl?" Diye soran Andrew idi.

"İyiler. Bilirsin iş güç, babam oldukça meşgul." Derken atları minik adımlarla ilerliyordu. Aklına geçen günkü öpücük geldi ve kızardı. Neden şimdi bunu hatırlamıştı ki?

"Bilirim.. Benim babam da çoğunlukla eve uğramaya zor fırsat buluyor." Dedi Andrew.

Tabi ki sebebi babasının fazla renkli gece hayatından kaynaklanıyordu fakat bunu henüz Bethany'ye söyleyemezdi. Kızcağız Andrew'in ailesinde işlerin nasıl yürüdüğünü ne kadar geç öğrenirse o kadar iyiydi. Mümkünse evlendikten sonra.

"Bence erkekler evde eşleri ve çocukları ile daha çok vakit geçirmeliler." dedi Bethany. "İş güç derken bakıyorum da kadınlar çok ihmal ediliyor."

"Eh, haklısın." dedi Andrew. Bir yandan da Bethany'nin kafasındaki garip düşünceleri anlamaya çalıştı. Ah, kendisini kısıtlamaya çalışmayacak bir kadın olmasını ummaktan başka çaresi yoktu şu an. Sürekli evde karısı ve çocuklarının dırdırını çekerken düşünemiyordu kendisini. Fıtratı müsait değildi buna, kafayı yerdi.

"Ben.." dedi Bethany konuya girmeye çalışarak. "Geçen gün hakkında.."

İlerlerken farkında olmadan çevredeki ormanlık alanın içine girmeye başladıklarını yollarını aniden kesen bir grup insan karşılarına çıkınca farkettiler.

"Merhabalar Leydim, Lordum" diyerek laubali bir şekilde önlerinde reverans yaptı orta boylu ve kirli sakallı bir adam. Bethany o an yaklaşık yedi adam saydı. Her birinin kılık kıyafeti pejmürde ve pasaklı idi.

"Siz de kimsiniz?" dedi Andrew bir kaşını havalandırarak.

"Biz, Lordum" derken elindeki hançerle garip manevralar yaptı haydut. "Üzerinizdeki tüm değerli şeyleri vereceğiniz adamlarız." Dediğinde sırıttı. Bethany'nin kalbi bir anda panikle çarpmaya başladı. Bu işin sonu içine doğmuştu sanki.

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Hemen yolumuzdan çekilin!" Diyen Andrew gövde gösterisi yaparak adamları korkutmayı denedi.

"Elbette çekileceğiz, ancak bize istediğimizi verdiğiniz sürece."

"Bizden hiçbir şey alamazsınız, alsanız bile bunu yanınıza bırakacağımı mı sanıyorsunuz?"

"Sanki bizi bulabileceksin de" dedi adam umursamaz bir şekilde önlerinde volta atarken.

"Üzerimizde değerli bir şey yok!" diye atıldı Bethany. "Yalnızca gezintiye çıkmıştık."

"Öyleyse fidye alabilmek için bedenleriniz bize lazım!" diyen adam ve ekibi aniden üzerlerine doğru geldi. Bethany daha ne olduğunu anlamadan Andrew atını çevirmiş, "yardım getireceğim" diyerek tabiri caizse toz olup gitmişti. Bethany de kendisini attan indirilmiş, elleri bağlanmış bir halde sürüklenirken buldu.

"Beni bırakın!" dedi ümitsizce. "Bırakırsanız size istediğinizin iki katını vereceğim."

Adamlardan biri "Merak etme, seni rehin alıp o paranın dört katını aldığımızdan emin olacağız" diye sırıttı. "Belki de para gelene kadar bedeninle ödeme yapmaya başlayabilirsin--"

"Tanrı aşkına John!" diye atılıp adamın kıza yaklaşmasına engel oldu bir diğeri. "Üzerinde Foster nişanı var. Parayı alıp kızı bırakacağız, yoksa bizi sağ bırakmazlar."

Adam omuz silkti. İsteksizliği net bir şekilde anlaşılıyordu.

"Bu fırsat bir daha asla elime geçmezdi." Diye homurdandı.

"Alacağın para ile şehirdeki tüm kadınları becerebilirsin, kendine hakim ol."

Tanrım, diye geçirdi içinden Bethany. Bu adamlar kim? Bana ne olacak şimdi?

Bu arsız adamlar nasıl da rahat konuşuyorlardı?! Ortada resmen basit bir şey gibi konuşulan kendi namusu idi ancak kimsenin umurundaymış gibi de görünmüyordu. Biri uçkurunun diğeri de belli ki canının derdinde idi. Ah keşke fazlası ile can derdinde olsalar da bu lanet durumdan sağ salim çıksa idi.

Sessizce ilerledi ve birilerinin kendisini gelip kurtaracağını ümit ederek bekledi.

***
Çok çok kısa olduğunu biliyorum ama uzun süre boş bırakmak istemedim. Yeni bölüm çok yakında 😚

Günbatımı BahçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin