7*Mazi

131 12 8
                                    

Bethany ertesi gün erkenden oradan ayrıldı. Rahatsız olmuştu. Aaron'un bakışlarından, sözlerinden, her şeyinden.

Nişanlısının en yakın arkadaşı olması durumunu bir kenara koymuştu artık. Çünkü bunu düşünmenin kendisine bir fayda sağlamadığının farkındaydı. Durup durup 'aman Tanrım, nişanlımın arkadaşı beni öptü' diye aklından geçirmek sıkıcı olmaya başlamıştı. Nihayetinde bir çözümü yoktu. Olmuş bitmişti. Şimdi asıl çözülmesi gereken şey bu adamla sürekli aynı ortamda olacağı gerçeğinden nasıl kaçabileceği idi. Ki kaçamayacaktı, bu da belliydi.

Bunların yanısıra bakışlarından aşırı şekilde rahatsız olmuştu. Adam kendisine bakıp bakıp duruyordu. Gerçi onun gözünden bakınca hak vermiyor değildi.

En yakın arkadaşımın nişanlısını sırf zevkine öpsem, dedi içinden. Bir de her şeyi sonra öğrensem, üstüne kız da her şeyden haberdar olsa.

Hakikaten yerin dibine girmez de ne olurdu? Tabi adam yerin dibine girmiş görünmüyordu fakat o anlamsız bakışlarını tamamen farklı bir utanma anlayışı olmasına yoracaktı. Başka şekilde açıklaması mümkün değildi.

En nihayetinde Bethany bunları düşünürken sabahı zor etmiş, diğer etkinliklere rahatsız olduğu bahanesi ile katılamayacağını ve eve dönmesi gerektiğini söylemişti. Elbette Andrew ısrar etmişse de baş ağrısının tuttu mu dadısının hazırladığı özel karışım olmadan asla geçmeyeceği yalanı ile onu tabiri caiz ise kandırmış ve öğlen olmadan çoktan yola koyulmuştu bile. Liz'in "bari kahvaltı yapsaydık" demesine aldırmadan eline birkaç kurabiye tutuşturup bununla idare etmesi gerektiğini de söylemişti.

"Sende bir haller var" dedi Liz yolculuğun bilinmeyen bir anında.

"Ne haliymiş O?" dedi Bethany daldığı düşüncelerden sıyrılarak.

"Bilmiyorum, düşüncelisin. Çok düşünmezsin sen normalde."

"Ne demek istiyorsun Liz?" dedi Bethany sallanarak giden arabanın içinde yönünü tamamen Liz'e dönerken. "Benim düşünmekten yoksun olduğumu mu?"

"Saçmalama, tam olarak şu halinden bahsediyorum aslında" dedi eliyle kendisini işaret etti. "Dalgınsın, gerginsin."

Bethany'nin olanları biri ile paylaşmaya ihtiyacı vardı aslında. Ama gözleri istemsizce hizmetçilerine kaydığında hiçbir şeyden haberi yokmuşçasına uyukladığını görmesi içini rahatlatmamıştı. Hizmetçiler bir evin içinde ne olup ne bittiğini en iyi bilen kişilerdi. Bu da tamamen insanların onların yokmuşçasına rahatlık içinde günlük hayatlarına devam etmeleri ve her şeylerini anlatmalarından kaynaklanıyordu. Halbuki O'nlar oradaydılar ve her şeyi de gayet net duyabiliyorlardı. Bu macerası da riske atabileceği bir şey değildi.

"Anlatırım" dedi Bethany kaşları ile gözleri kapalı hizmetçiyi işaret ederek.

"Durum ciddi diyorsun yani" dedi Liz kıkırdayarak.

Bir saat kadar sonra Bethany'nin evinde, O'nun odasındaydılar.

"Nee!?" diye ufak bir çığlık atan Elizabeth arkadaşının ani ve yerinde atağı ile çığlığı bastırılmış halde kalakaldı.

"Liz! Herkesin duymasını mı istiyorsun?!"

"Ay tabi ki hayır" derken Bethany'nin elini ağzından uzaklaştırdı. "Ben sadece şok içindeyim."

"Eh, ben de uzun zamandır bu şoktayım ama sanırım bu gerçeğe alışmaya başladım."

"Daha da şok edici bir kısmı varsa O da bunu bana anlatmadan bir ay geçirmiş olman. Tanrı aşkına bunu içinde tutmayı nasıl başardın?"

Günbatımı BahçesiWhere stories live. Discover now