10*Piknik

87 10 0
                                    

"Tanrı aşkına Beth, yaptığını kimse yapmazdı. Ben yapmazdım en azından." dedi Elizabeth, arabanın tekeri bir tümseğin üzerinden geçerken minik bir çığlık atarak.

"Bilemiyorum aslında ben de yapmazdım gibi hissediyordum ama.."

Bethany derin bir nefes verdi ve eli ile saçlarını düzeltti. Olanlar hala bir hayal gibi gelse de hepsinin gerçek ve yaşanmış olduğuna ikna olmaya başlamıştı. Leydi Saphire'nin yere yuvarlanışı tekrar aklına geldiğinde ürperdi. Kimse, ama hiçkimse o şekilde düşmek istemezdi. Üstelik etrafta insanlar varken. Üstelik o insanlar da en sevmediği kişilerken. Eh, buna yaptığının cezasını bulmak da denebilirdi aslında. Bethany kesinlikle sataşmamış aksine lafı kapatmaya çalışmıştı ancak hanfendinin kini ve kibri buna müsaade etmediğinden başına bu haller gelmişti. Onun için üzülemezdi ama o an yaptığı şeyi yapması şarttı. Evet, yapmış olduğu için huzurluydu.

İlk başta bilinç dışı hareket etmişti. Kadını o halde görünce başka ne yapabilirdi ki? O, baş düşmanları olsa da insan olduğu gerçeği değişmezdi ve yapılacak olan da belliydi. Gerçi yardım çağırıp ona kendisi müdahale etmeye de bilirdi.

"Of, Tanrım.." Kafasında bin düşünce dolanıyor ama birini bile idrak edemiyordu şu an. Olay yayıldığında -ne kadar tembihlenmiş olsalar da hem terzinin hem de Leydi Cameron'un ağzının boş durmayacağı kesindi- ne şekilde duyulacağını ve en önemlisi kendi ailesinin nasıl tepki vereceğinden şüpheliydi. Babasının bu işe asla karışmaması gerektiğine dair atacağı nutuk şimdiden beyninde yankılanır gibi olsa da bu tarz bir olay daha önce yaşanmadığı için olacaklardan ve duyacaklarından emin olması da mümkün değildi.

"Kendini sıkma" dedi Elizabeth. "Ne dersem diyeyim, sen doğru olanı yaptın."

Bethany o cümle ile doğruldu.

"Evet" diye mırıldandı. "Doğru olanı yaptım."

Tabi ya! Bu konuda kimseye hesap vermesine gerek yoktu, çünkü olması gereken buydu.

***

Akşam üzeri Andrew'den bir not geldi.

'Sevgili Bethany,

Havalar halen güzelken arkadaşlarım , Leydi Katherine ve isterse Bayan Elizabeth ile birlikte güzel bir piknik yapmak istiyorum. Daha önceden geldiğiniz kır evimde sabah kahvaltısında buluşmak dileğiyle.

Andrew"

Vay canına, piknikleri severdi. Ancak bu kez de Aaron'un orada olacak olma ihtimali ve olanlardan sonra nasıl bir tepki vereceği sorusu aklını meşgul etti. Aaron annesi ile ilgilendiğinden Bethany ve Elizabeth diğer ikisini de kapıdan teslim ettikten sonra içeri girmeden oradan ayrılmışlardı. Aaron'un kendisinden pek de hoşlanmadığından emin olduğu için işin sonucunun nereye varacağından kuşkuluydu. Annesinin yersiz ve zamansız kavga çıkarma isteğini düşününce oğluna hangi huylarını miras bıraktığını merak etti. Elbette şu an için bunu bilmesi olanaksızdı ve yarını beklemekten başka şansı yoktu.

Hemen odasına çıkıp pencereyi açtı ve pencere kenarında duran saksı çiçeğinin dibinden minik bir taş alarak tam karşıdaki Elizabeth'in camına fırlattı. Taş minik bir 'tık' sesi çıkardıktan sonra aşağı yuvarlandı. Kısa bir zaman sonra Elizabeth gülümseyerek camda belirdi.

"Hey!"

Bethany el sallamakla yetindi.

"Yarın Andrew ve arkadaşları ile pikniğe davetliyiz." dedi. "Seni de aralarında görmek istiyorlarmış" derken imalı bir bakış attı.

"Şuna bak sen" dedi Elizabeth kıkırdayarak. "Sör Andrew'in beni bu kadar sevmesine şaşırdım."

"Ah, seni sevenin Andrew olup olmadığından emin değilim." dedi Bethany pencerenin pervazına yerleşerek. "Belki de yolunu gözleyenler vardır, kim bilir."

Günbatımı BahçesiΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα