twentyfour

3.5K 307 31
                                    

Lütfen oy ve yorum yapın.

Yavaş yavaş sonlara geliyoruzz!


Kız elinde titreyerek tuttuğu kalemi zorla da olsa bırakmıştı.

"Özür dilerim. Özür dilerim."

Hıçkırıkları birbirini kovalarken eli ile gözlerini siliyordu.

"Her şey bir anda mahvolmak zorunda mıydı?"

Elleri ile yüzünü kapatmıştı ve ağıtı daha da artmıştı. Masasının kenarında duran telefonun bataryasını çıkarttı ve içersindeki hafıza kartını almıştı. O hafıza kartında jungkook ve kendisinin fotoğrfları vardı. Eğer giderse telefonunu zaten alamayacaktı fakat, bir takım şeyleri ölümsüzleştirmenin en zekice yoluydu bu. Göz yaşları usulca akarken gözü masadaki fotoğraflarına kaymıştı Yoojung'un.

Fotoğrafta kendisi ve belki de kalbi kadar sevdiği adam vardı. Bu fotoğrafı Taehyung, bir restorantta yemek yemek için gittiklerinde çekmişti.

"Taehyung-shii düzgün çek!" demişti yoo. O sırada Jungkook çaprazındaki sevgilisinin belini daha çok sarmalamıştı kolları ile. Yoo adamın bu hareketine kıkırdayıp ona ayak uydurmuştu. Adam yüzündeki sırıtış ile kızın güzel yüzüne bakarak düşlere dalmıştı. "Çok güzel gülüyorsun." Kız kendinden emin bir şekilde sevdiği adama "Buna sen sebep oluyorsun sevgilim." dedi. İşte o sırada çekilen bir fotoğraftı bu.

Gözlerinden akan yaşlar fotoğrafa damlıyordu. Usulca elindeki fotoğrafı eski yerine koydu. Ona doyasıya dokunmak istiyordu. Kollarını ona sarmak ve bir daha bırakmamak istiyordu. Kalbinde taht kuran adama, yaşamak için elindeki tek sebebe, düş dünyasına can veren adma doymak istiyordu. Ki bunları düşünürken kapının şiddetli bir şekilde açılmıştı bu irkilmeyle kendini tutamamış ve bağırmıştı. Kollarına giren adamlar onu anında odadan çıkarmaya çalışıyorlardı.

"Bırakın beni!"
"Gelmek istemiyorum!"
"Lanet olsun!"

Genç kız çaresizliğin getirdiği öfkeye dayanarak debeleniyor ve ağlıyordu. Bacaklarını rasgele çırpıyor, kollarını adamların kollarından çıkarmaya çalışıyordu.
Ama nafile. İstediğini yapmıştı annesi. Sevdiği adamı geride bırakmasını sağlamıştı.

...
Jungkook kapanan telefona anlam verememişti. Ne olduğunu anlamak için Yoojung'un telefonunu aramıştı fakat açmamıştı. Gerçekten yoo'yu alabilir miydi?

"Hayır hayır bu olamaz." diyordu.

Tekrardan aradı ama hâlâ cevap yoktu. Bu gerçek olamazdı. Yoo hiç bir zaman telefonunu kapatmazdı. Bir sorun olmalıydı. Korku dolu düşünceler ile koşmaya başlamıştı. O kadar hızlı ve telaşla koşuyordu ki çevresindekileri göremez hâldeydi. Sonunda eve gelmişti ve hızla evin dış kapısını açmıştı. Ana kapıya gelince ardına kadar açık görmesi ile çaresizlik ve acı kaplamıştı bedenini.

"Yoo! Sevgilim!"

Evin odalarına teker teker bakıyordu. Ama kimse yoktu.

"Hayır yoo!"

"YooJung!"

Anlam veremiyordu. Titreyen elleri ile arayan numarayı tekrar aramıştı.

-Hyun Ok! Yoojung nerde?
-Ah sakin ol Jungkook. Ne bu sinir?
-Yoo nerede?
-Evinde Jungkook.
-Benimle dalga geçmeyi bırakın hanımefendi. Yoojung evine dönmeli. Bir evliliği var ve onu bu şekilde alı koyamazsınız. Bu büyük bir suçtur.
-Pekte bilgiliymişsin Kook. Ben onu da halledeceğim.
Titreyen sesi ile.
-Ne diyorsunuz siz?!
-Benim kimseyi kimseden alı koyduğum yok Kook. Kendi rızası ile geldiğine herkes inanabilir. Beni sen tanımazsın ama yoo çok iyi bilir.
-Bunu yapamazsınız! Bu olamaz biz seviyoruz birbirimizi.
-Bu benim ilgi alanıma girmiyor kook.

Adamın boğazı düğümleniyor ve konuşmakta zorlanıyordu. Nefesi kesiliyor ve olan şeylerin bir rüyadan ibaret olduğunu düşünmeye başlıyordu. Korkunç bir kâbus olmasını diliyordu. Nasıl alabilirdi onu? Buna engel olması gerekiyordu fakat bu denli tehlikeli bir kadın istediğini yapabilirdi.

-Bakın Hyun hanım, cidden seviyoruz birbirimizi ve onsuz yapamam. Lütfen yapmayın.
-Bir daha yoo'yu istersen ya da yoo'yu görmek istersen ona kalıcı hasarlar veririm!
-N-ne diyorsunuz siz!?
-Yapabilirim kook.

Telefon kapanmıştı, bir şiddetle. Ne yapacaktı? Eline aldığı vazoyu bir hınç ile duvara firlatmıştı.

"Hayır!" derken odalarına gitmişti.

Eğer yoo bunu biliyorsa muhakkak bir iz bırakırdı. O zeki bir kızdı. Masalarının üzerinde

'Sevgilime'

yazan uzunca bir not görmüştü. Gözleri dayanılmaz derecede kırmızıydı. Gözleri her ne kadar acısa da orda Yoojung ile ilgili bir yazı vardı ve bu onun acısını anında uyuşturmuştu. Diz kapakları titrer hâldeydi. Dizlerinin mecali kalmazken elindeki kağıt ile birlikte yere çökmuştü. Uzunca bir iç çekti, acısı az da olsa dinen gözlerini sildi ve okumaya başladı.

Sevgilim. Öncelikle her şey için çok özür dilerim. Sana söyleyemediğim için, seni doyasıya sevemediğim için, doyasıya öpemediğim için üzgünüm. Hemde haddinden fazla. Benim bu katı kalbimi cennet bahçesine dönüştürdün. Sana minnettarım. Senden önce ölüymüşüm ben sevgilim. Yaşamayı dahi bilmezmişim. Gülmeyi hemde ağlamayı bile bilmezmişim. Gülüşlerimin hepsi sana armğan olsun sevgilim. Hayatımın en güzel anlarını bana sunduğun için sana minnettarım. Bana aşkı, sevgiyi öğrettiğin için sana minnettarım sevgili sevgilim. Kalbimde yer kurduğun için sana minnettarım. Bana sevgini hissettirdiğin için sana minnettarım sevgilim. Beni sevgili yaptığın için sana minnettarım sevgilim. Bunları yazarken bile elimin titremesine ve gözlerimin yaşına hâkim olamıyorum. Özür dilerim kalbim, özür dilerim biricik aşkım, özür dilerim cennet bahçemdeki gülüm. Bilmiyorum ne zaman görüşürüz ya da sana ne zaman doyasıya sarılırım bilmem ama biliyorsun ki bizim bir yıldızımız var. YooKook yıldızı. Her akşam seni orda bekliyor olacağım sevgilim. Hemde her akşam aksatmadan seni orda bekleyeceğim. YooKook sözü sevgilim. Yookook sözü...

~Seni göz bebeğine kadar
seven Jeon YooJung~







Lütfen oy verin

Heart Teacher ✦ Jeon JungKookWhere stories live. Discover now