eleven

6.1K 414 72
                                    

1 ay sonra

Aradan geçen süre zarfında pek bir şey yaşamamışlardı. Aynı ilerlemişti ilişkileri. Tabi hâlâ kız içindekileri ortaya daha net sunamıyordu. Duyguları yeni olduğundan korkuyordu bazı şeylerden. Hafta tatiline yeni girmiş ve koltukta uzanıyordu. O sırada JungKook ise telefonla konuşuyordu. Kız merak etmişti hemde çok merak etmişti fakat şu an ki rahatını bozamazdı. Uzandığı yerden seslenmişti adama.

"JungKoook..."

Adam telefonu kapatıp gelmişti kızın yanına.

"Ne oldu neden bağrıyorsun öyle?"

Kız dudaklarını büzerek ;

"~Seni merak etmiştim kimin ile konuşuyordun sen~"

Kalbi maraton koşusuna çıkan adam ne diyeceğini bilmiyordu. O kadar hızlanmıştı ki kalbi bu aegyo ya nasıl dayanmıştı kalbi adamın orası muallaktaydı.

"B-bir arkadaşım"

Soğuk bir tavırla söyleyince kızın havlanan kaşları inmişti. Neden bir anda soğuk yapmıştı böyle.

"Nasıl bir arkadaş?"

Adam aynı umursamazlıkla ;

"Yakın bir arkadaş YooJung neden bu kadar irdeliyorsun ki"

Adamın sertçe çıkışına anlam veremeyen kız yerinden doğrulmuştu. Soğuka soğuk yapacaktı o zaman.

"Sadece soru sormuştum neden böyle çıkıştın ki?"

Adam bulunduğu ortamdan çıkıp odasına gitmişti. Kız sadece şaşkınca bakakalmıştı. Neydi bu celal? Neydi bu saçma soğuk hareketler? Bu düşüncelerde boğulmadan telefonu çalmıştı kızın. Arayan JiMin'di.

-Alo?
-Nasılsın Yoo
-İyi sayılırım sen nasılsın?
-Ben de iyiyim... Şey sana önemli bir şey söylemem gerek.
-Ömemli bir şey?
-E-evet
-Peki söyle
-Yüz yüze söylemem gerek
-Çok onemli bir şey olmalı. Peki görüşelim
-Sugar kafesini bilir misin?
-Ah evet geçen gittiğimiz
-Evet seni orda bekliyor olacağım
-Tamam görüşürüz minmin
-Peki jungjung

Kız tebessüm ederek kapamıştı telefonu. Jimine çok yakın zamanda benimsemiş ve sevmişti. Jimin genç kızlara biçilmiş kaftan gibiydi fakat sevgilisi yoktu. Olmamasına YooJung anlam veremiyordu. Sonuçta yakışıklı ve alımlı bir erkekti. Nerdeyse bu kriterli erkeklerin muhakkak sevgilisi olurdu ama o daha farklıydı. Her gün bir kızla gezenlerden değildi. Bu çok iyi bir çocuktu.

Arkadan gelen JungKook'a bakmıştı kız.

"Kimdi o konuştuğun?"

Aynı umursamazlıkta kız;

"Arkadaşım"

Adam çattığı kaşları ile;

"Nasıl bir arkadaş?"

Bu döngü haline gelmiş gibiydi.

"Yakın bir arkadaş JungKook neden bu kadar irdeliyorsun ki?"

Adam olayın farkına varmış olacaktı ki kızın yanına yaklaşmıştı usulca.

"Az önce... Hareketim yüzünden üzgünüm... Yani..."

Kız adamın lafını ağzına tıkayarak.

"Çıkmam lazım mâlum arkadaşım bekler"

Adam, kız kalkarken kolundan tutup durdurmuştu.

"Jimin ile konuştun değil mi?"

Kız kaşlarını çatmıştı.

"Ne zaman vazgeçersin şu biriyle konuşurken dinlemeyi?"

"Ah sevgilimi dinlemek cidden bu kadar sorun mu oluyor?"

"Senin sevgilim değilim! Ve kolumu bırak!"

Adam bırakmıştı kızın kolunu.

"Sorun nedir Yoo?"

"Bilmiyorum. Bu soruyu kendine sormalısın"

Der demez odasına girmişti. Üzerini giyinmişti. Odasından çıkmış ve salondaki oturan adama bakmadan kapıya yönelmişti.

"Yah! YooJung nereye gidiyorsun?"

Kız cevap vermeyince yanına ilerlemişti.

"YooJung nereye gidiyorsun?!"

"Arkadaşımla buluşacağım"

"Hangi arkadaş bu?"

"Kız arkadaş rahatladın mı?"

Yalan söylemişti adama oysa ki Jimin ile buluşacaktı. Gerçi Jimin ile buluşmasına izin vermezdi bu yüzden bu yöntemi doğru görmüştü her ne kadar doğru olmasada.
__

Jimin'i görünce yanına hızla yaklaşmıştı kız. Oturmuşlar ve konuşmaya başlamışlardı.

"Beni bilirsin konuya direkt girmek isiyorum -biraz kaygılı biçimde- B-ben artık... bilemiyorum yani sana karşı... Bazı şeyler değişmeye başladı bende. Sana tutuldum Yoo... Her gece bunları düşünmekten uyuyamıyorum. Kalbim desen zaten seninle her aynı ortamda bulunuşumda daha farklı atıyor. Kaburgalarımın arasında inleyen kalbim sağlıklı düşünmeme engel olmaya başladı. Aşk sanırım bu oluyor. Sanırım... Sen beni daha başka yaptın. Dersleri iyi olan benin dersleri bir anda düştü. Ne yapacağımı bilemedim artık daha fazla tutamayacaktım. Özür dilerim. Hemde çok. Senden asla bir kabul beklemiyorum. Sen sadece yanımda ol ben aşkımı içimde yaşayayım lütfen... Benden uzaklaşma. Ben hep senin minmin'in olarak kalmak istiyorum. Sende benim her zaman jungjung'um olarak kal. Unutma sen hep kal bende..."

Adam'ın gözünden düşmüstü tek bir damla. Kız da ondan pek farksız değildi. İlk defa birinden  bu kelimeleri duymuştu. Ne güzel bir adam demişti bu cümleleri duyarken. Kız adama yaklaşmıştı ve sel gibi akan gözlerini silmişti elleri ile. Ne yapacaktı susmak dışında? Ne yapabilirdi şu an bu konumdayken? Adamın kafasını yaslamıştı omzuna. Hisleri o kadar derindi ki damarlarındaki kanlar çekilmiş gibiydi.

Onu sevmişti fakat öyle bir sevgi değildi bu. Bu arkadaşça bir sevgiydi. Adam kızın yaslandığı omuzundan kafasını kaldırıp.

"Sen benim olma... ama bende kal. Biliyorum yapamazsın bu hatayı JungKook'a... Ama ben tuhaf bir şekilde istedim bunu engelleyemdim üzgünüm jungjung."

Kız saşırmıştı bunu bilmesine. Sırlarını bilmesine. Bunu kimsenin bilmediğine emindi. Şu an ki konu bu olmamalıydı. Şu an ki konu Jimin'di. Jimin'in kusursuz hisleri...

"Keşke senin kadar kusursuz biri olabilseydim... kusursuz sevebilen..."

...

Ekşınlar ekşınlar!

Of benim içim gitti yazarken sizler nassınız bakalım bu bölümden sonra?

Ama kimse oy vermiyoooooo

Heart Teacher ✦ Jeon JungKookWhere stories live. Discover now