six

7.3K 608 178
                                    


(Bunu kurguyu bitirip geriye dönerek yazıyorum)

Eğer bunu okuyorsan bilmelisin ki kimse ne oy veriyor ne de yorum yapıyor. Buna gerek yokmuş gibi davranılıyor. Orda neden oy verme yıldızı var. Okumalar bu derece iyiyken kimsenin bir emeği yokmuş gibi davranılıyor. Bu biraz değil gerçekten çok çok kötü. Bunları dile getirmekten çekinmiyorum. Yanı sıra keyifli seyirler diliyorum. Umarım beğenmişsindir.




Ne dediği hakkında ufacık bir fikrim yoktu.

"A-anlamıyorum"

Titrek bir şekilde ;

"Bazı şeyleri içime atmaktan yoruldum..."

Hâlâ anlamıyorum. Anlayamıyorum. Neyi içine atıyordu ki?
Bulunduğumuz konumu bozmaya çalışmıştım. Ama sadece çalıştım. Altını çizerim. Kollarını daha çok sarmıştı halbuki. Ona karşı duygularım mı vardı da ben mi bilmiyordum. Ellerim onun kollarını ittirmek istemiyor gibiydi. Yapmıyordu. Sabah ki Ben'e ne oldu. Ne oldu da böyle etkilenmiştim. Ne oldu da böyle davranıyordum ona? Hani ben o sele kapılmayacaktım.

Aylardır yaptığım çabalar bu yüzden miydi? Aylardır bağlanmamak için çabalarken benliğim neden buna izin vermiyordu? Yoksa çoktan kapılmış mıydım ucu bucaksız olan sele. Yapamazdım yapmamalıydım. Hatta kabul dahi etmemeliydim parti teklifini. Sadece hasta diye böyle davranmak istemiştim. Bana yaptığı onca iyilik karşısında. Ama sanırım bunu da başaramadım. Bir evlat olmayı başaramadığım gibi. Bir kadın dahi olamadığım gibi.

Şu Dünya'da tek yapabildiğim şey insanları kırmak oldu. Tek onu yapabildim. Sevgi bile veremedim insanlara. JungKook'a nasıl verecektim sevgiyi. Kendimi zorlamaktan çok yoruldum. 5 aydır dişimi sıkıyorum, çok zorluyorum kendimi. Ondan nefret etmek için ufacık neden arar oldum. Sırf kendimi ondan alı koymak amaçlı nefrete baş vurdum. Ne yazık ki... Ne suçu var onun. Ne günahı vardı JungKook'un. JungKook benim gibi biri için çok fazla. Benim gibi kalbi taşlaşmış bir kız için...

Kafamı hafif aşşağı doğru indirdiğimde bu sefer dudakları deyiyordu köprücük kemiğime. Kaskatı duruyordum öylece. Nefes dahi alamıyordum bu konumdayken. Hareket mi? Oda ne? Hiç kıpırdayamıyordum dahi. Tekrar ayrılmayı denedim. O sırada konuştu ;

"Kal gitme"

Yapamazdım. Yapmamalıydım.

"Bırak JungKook"

Islak gözlerini aralayıp ;

"Biliyor musun bu gün ilk defa senin kocan gibi hissetmiştim. Bunu hissettirmiştin bana... YooJung bazı şeyler o kadar ağır ki dile getirmek istemiyorum... Lütfen bırak bir eş gibi hissedeyim"

Göz yaşlarıma hakim olamadım. Akmışlardı benden habersiz. Kim bilir ne güzel hayalleri vardı. Buluşmuştu tenimle yaşlar. O sırada doğrulmuştu JungKook.

"Ağlamanı istemiyorum. Üzgünüm hiç dememeliydim. Kırdıysam özür d-"

"Hayır JungKook! Sen kırmadın. Ben sadece. Sadece kötülüğüme ağlıyorum. Üzgünüm ben... Beni haketmiyorsun. Lütfen biraz daha dayan sınava girip çıkayım boşanırız. söz bir yurt ayarlarım. Aydan aya devlet bursuda alırım. Söz sadece sadece 4 ay daha dayan lütfen"

Kaşları çatılmıştı. Hemde çok sert. Çok sert.

"Ne diyorsun! Bak yine ateşim çıkıcak! Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?! Ne dayanması!? Ne yurdu?! Ne boşanması!?"

"Beni duydun JungKook! İstemeyerek evlendik bunu kabul et! Beni istemiyorsun! Benim gibi kalbi taş olan biri ile olmaz JungKook! Olmaz!"

Yine kırdım... Yine ve yeniden kalbini paramparça ettim...

"SENİ İSTEMEYEN KİM?! BEN Mİ? ÖYLE Mİ HİSSETTİRDİM?! 5 AYDIR BANA BAKMANI BEKLEDİM! BENİ GÖRMENİ! BENİ ÖNEMSEMENİ BEKLEDİM! TAEHYUNG'A GÖSTERDİĞİN İLGİNİN KUM TANESİNİ BİLE GÖRMEDEN İSTEDİM! SENİ İSTEMESEM BUNLARI SENDEN BEKLER MİYDİM?! BANA CEVAP VER. BEKLER MİYDİM?!"

Artık dayanamamış olması doğal çünkü uzun zamandır içini dökmeyi bekliyordu anlaşılan. Tavırlarıma, hal ve hareketlerime katlanamamış olmalı. Taş olsa çatlardı. Bana annemin bile yapmadığı muameleyi gösteriyordu. Her ay testlerimi yenilerdi, kırtasiyelik malzemeler alırdı bana ben istemeden, her market alış verişinde en sevdiğim çikolatadan alırdı, param eksik olsa ben görmeden para koyardı çantama gizliden. Ben onda hissetmiştim ilgiyi âlâkayı.

JungKook bağırtısını kesmiş ayaklarını salındırmış bana arkası dönük oturuyordu yatakta. Nefes alışları aşırı hızlı ve sesliydi. Canını yakmıştım. Yakıyordum. Üzüyordum o merhametli kalbini. Belkide hakettim bu azarı. Evet evet hakettim bunu. Arkasını dönüp ;

"Özür dilerim sana bağırmak is-"

"İstemedin istemezsin çok iyi bilirim. Ama sana bu kötülüğü yapamam. Yeterince kalbi kötü bir kız oldum. Seni de bu zehirli suya düşürmek istemem. Üzgünüm JungKook. Çok üzgünüm"

"Ben yüzme bilirim YooJung"

Umut bekler bir hali vardı.

"İçine çeker JungKook. Bir kasırga gibi savruluruz"

"Ben bu kasırgada bile yürümeye razıyım YooJung. Yeter ki sen... Sen denemek iste"

Denemek. Ne kolay laf değil mi? Denemek hiç bu kadar ağır gelmemişti bana. Dene demek kolay ama denemek çok zordu benim için.

"Yapamam, yapmamalıyım"

"Neden?"

"Sana sevgi verecek kadar yücelmedim"

"Ne diyorsum anlamıyorum?"

"Sen çok iyi birisin. İnkâr edemezsin bunu. Ben? Ben evlat olmayı başaramayan bir kız. Kalbi katı çirkin biriyim. Ben sana layık değilim. Yapma bunu kendine! Seninde bir hayalin vardı.... Evlenip çocuk sahibi olmak. Mutlu bir aile tablosu kurmak gibi. Bunları veremem sana. Sevemem seni..."

Tuttuğu kolumdan hızla kendine çekip kapadı açık kollarını. Sarmıştı kollarını bedenime. Kaybolmuştu sanki ince bedenim onun kollarında. Kokusu ile boğuyordu beni. Göz yaşları ile ıslatıyordu saçlarımı. Nefesi kasırgaya atıyordu benliğimi. Tekrar ittirmek istedim. Ama bırakmadı yine ve yine...





Lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyinnn❤❤❤❤❤❤❤

Heart Teacher ✦ Jeon JungKookDove le storie prendono vita. Scoprilo ora