fourteen

5.4K 335 85
                                    

Adamın belkide duyduğu en ağır sözlerdi bunlar. Hele ki sevdiği kadının ağzından duymak onun canını acıtmıştı. Kulakları sağır olmuş gözleri kör olmuştu sanki. Başında keskin bir döngü, kalbinde hafif bir sızı...
Hani kalp acımazdı? Kalp acırdı. Hemde en ağır şekilde acırdı. Nefesi daralıyor, boğazı boğuklaşıyor ve çenesi titriyordu. O sırada kıza engel olamamış ve gitmesine neden olmuştu. Onu özlemişti. Yüzünü görmediği 32 saniye boyunca özlemişti onu. Bu kadar mı körü körüne bağlanmıştı ona. Bu kadar mı bağlamıştı kız kendine...

Kız çevirdiği taksiye binmişti. Üzeri sırıksıklamdı. Söylediği sözleri aklına getirmek dahi istemiyordu. Çünkü getirirse pişman olacağını adı gibi biliyordu. Derin nefesler alıyor ve ağlamamaya çalışıyordu. Sadece çalışıyordu. Ama hiçte başarılı değildi.
Arabayı süren genç adam arkasındaki kıza dönüp;
"Efendim pek iyi değilsiniz sanırım. Hasteneye götüreb-"
"Sağ olun, 시장(sijang) sokağına gitmek istiyorum." Demişti buğlu ve kısılmış sesi ile.

Genç adam kafasını anlarca salladı ve kızın dediği yöne doğru arabayı yönlendirdi. Büyük ihtimalle hasta olacaktı kız. Çünkü bu ıslanmaya, bu ağlamaya ve yıpranmışlığa bedeni direnç gösteremezdi. (...)
Yol bitmişti. İçindeki duyguların bittiği gibi. Hızla bitmişti... Geldiği yer Taehyung'un evinin bulunduğu sokaktı. Jimin'e gidemezdi. Yapamazdı bunu JungKook'a. İçi el vermezdi. Tekrar derin nefes almıştı, ıslaklığı bir nebze gitmiş olan vücudu ile...

Ayaklarını hareket ettirmeyi başarmış ve yürümeye çalışmıştı bu yıkılmışlığın üzerine. Evin en dış kapısındaki mandalı kaldırmış ve girmişti. Yavaş adımlarda varabilmişti kapıya. Yorgun elleri zile gitmişti. Hava iyice karardığı için zor bela görebiliyordu önünü. Taehyung'un kapıyı açmasını beklerken karşıda jimin vardı. Hatırladığına göre burası Taehyung'un eviydi. "Jungjung ne bu hâl?"
Demişti telaşla ve marakla jimin.
Kız çok utanıyordu şu an Jimin'den.
Öğlen ki konuşmaları aklına geldikçe kendinden tiksiniyordu.

Arkadan gelen Taehyung ile bu utangaçlıktan kurtulmuş oldu. Tabi doğru eve gelip gelmediğini de teyit etmişti. Hemen Taehyung'un boynuna sarılmıştı. Bu sırada jimin aralarından çekilmişti. "Ne oldu benim pikaçuma?" diye sordu Taehyung bir endişe içersinde. Kız ise dinmeyen ağıtı ile daha da sıkılaştırmıştı kollarını. Taehyung her ne kadar Jimin'e kaş göz yapsada ikiside bir şey bilmiyordu. Taehyung kızcağızı kendinden uzaklaştırıp; "Yah pikaçu derdini ya anlatırsın yada bu evden kovulursun!" Demişti şakayla karışık bir biçimde. Kız tebessüm etmişti az da olsa. Bu berbat halinde bile onu güldürmeyi başarabilmişti. Jimin araya girip; "Aç mısın jungjung?" Demişti meraklı ve öğlen ki yaşananların hiç birini yaşamamışcasına. "B-biraz"

Jimin "Peki o zaman ben yemek hazırlayayım. Sende dinlen jungjung." Diyerek mutfağa geçmişti. Neydi bu davranış şimdi anlam verememişti kız. Taehyung hiç durmadan "Kıyafetlerin mahvolmuş pikaçu sana benden bir şeyler vermeliyim anlaşılan." Ses tonu kızar gibiydi fakat yumuşaklığını kaybetmemişti. (...)
Kız ihtiyaçlarını gidermişti ve o sırada dilinden dökülüvermişti yaşananlar. "B-ben onu öyle görmeye dayanamadım. Yapamam ben taehyung gidemem bir daha oraya." Gözünden düşen yaşı eliyle silivermişti Taehyung. Jimin pek konuşmasada üzülmüştü sevdiği kız adına. "Hey seni oraya götüreceğimi zannediyorsan yanılıyorsun ufak pikaçu. Burda benimle birlikte kalıcaksın" demişti düşünceli taehyung.

"Kıyafetlerimi almamız gerek ben-"
Genç adam; "Pikaçu bunu sıkıntı etmene gerek yok. Sadece dinlenmelisin kafandaki soru işaretlerini silmelisin. Çok yoruldun bu gün." Taehyung o sırada jimine bakmış ve tekrar konuşmuştu. "Jimin sen yoo'yu odaya götür bende ortalığı toplayayım." Derdi jimin ile yoo'yu konuşturmaktı bunu her ikiside anlamıştı. Jimin kafasını sallamakla yetinmişti. Kızı odasına götürmüştü. Tam kapıdan çıkacakken kız durdurdu "Minmin!" Oğlan arkasına dönmüştü isteklice; "Evet"
"Konuşalım mı biraz?" Suskun oğlan kabul etmişti bu teklifi.

Kız yatakta oturur konuma gelmişti oğlanın oturması için. "Nasılsın?" Demişti adamın gözlerine bakarken içi parçalanan kız. Ama adam cevap verememişti. Dalmış gibiydi derinlere. Dolgun dudaklarını ısırıyordu. Konuşamıyordu sadece dalıyordu bir yerlere, hiç bilmediği, duymadığı, görmediği boşluklara dalıyordu. "Jimin cevap vermeyip öylece oturmak mı istiyorsun?" Kafasını kaldırıp ; "Yapamıyorum Yoo. Olmuyor." Kız sorarca bakıyordu. "Ne demek bu anlamıyorum" adam hiç bir şey demeden kızı almıştı kollarına. Sarılıyordu. Kesik nefesler hıçkırıklara bırakıyordu yerini.

Jimin'in gözünden düşen damlaları kızın omuzlarına değiyordu. Omuzlarına değen her bir damla yakıyordu sanki düşen yeri. Kız saramadığı kollarını sarmıştı onun bedenine. Daha sıkı sarılmıştı adama. Sonra jimin kızın duyacağı bir ses tonu ile "Senden karşılık beklemiyorum bana sanırlmak zorunda değilsin yoo" kız biraz uzaklaşarak "hayır minmin sana sarılmak bana acılarımı unutturuyor ben halimden memnunum". Şu an ne istiyorsa onu yapacaktı. Jimin onun için bir lütuftu sanki. Kaybetmemek adına her şeyi yapacaktı. Çünkü sevgisine inandığı nadir insanlardandı.

Birden çalan dış kapı sesini duymuşlardı fakat ikiside aldırış etmemişti. Fakat durum belli ki vahimdi. Hızla ve sertçe açılmıştı odanın kapısı. Bu olmamalıydı...

Oy ve yorumlarınız çok önemli💕

2 dakikanızı ayırıp takip eder misiniz hesabımi?

Love maze kurguma bakmanızı tavsiye ederim❤💚

Buraya kadar geldiğiniz için çok teşekkür ederim, sizlerden rica etsem sizlerden yayımdaki iki (Love Maze-Kim TaeHyung ve Promesa-Park JiMin) kurgumu okuyup bana destek olmak amaçlı oy ve yorum atabilir misiniz?♥️💚

Bu beni çok ama çok mutlu eder, çünkü kendime güvenerek ve istekle yazdığım kurgular her ikisininde ilgi görmesini isterim♡


Heart Teacher ✦ Jeon JungKookWhere stories live. Discover now