Ep 21| The Traitor Within Us

1K 124 65
                                    

Yoongi - Seesaw

Jungkook - Sofa

***

Atlattığını sandığın her ne varsa, gecenin bir yarısı dikilir karşına. Anılar bir kabus gibi çökerken aklına, kaçabileceğin tek bir köşe dahi bırakmaz orada.

Ve uykuya dalmak bir ölüm olduğunda, en büyük ihaneti bilincin yapar sana...

Bileklerimi uyuşturan zincirler, zihnimin uçsuz bir arafta salınmasına eşlik ederken kolumdan süzülen kan bir yılan gibi nüfus ediyordu tenime. Gözlerimin kapanmasına müsaade ettiğim her an daha büyük bir işkence iken, beni tek ayakta tutan intikam hırsının yanında bir de acıydı belkide.

Kurumuş dudaklarımı ıslatırken, dişlemekten çoğu kez kanattığım yerler tek tek sızlıyor ve sürekli yaşarmaya başlayan gözlerim ile kaşıntısı tutan kollarım bana bir sonraki krizin yakın olduğunu haber ediyordu.

Bu izbe ve küf kokan depoya geldiğim andan itibaren zaman kavramından kopmuş ve Park'ın sözlerine güvenilmeyeceğini en acı şekilde öğrenmiştim.

Üç müydü?... Yoksa beş mi? Kaç gündür buradaydım?

Karanlığın inine düşmüş o küçük çocuk, yaralı kabuğundan kanatılarak çıktığından beri kıvranan bedenimin tek istediği ise, oydu.

Uyuşturucu...

Eksikliği geçmişten tanıdık olan damarlarımı darlarken, terler öbek öbek akıyordu şakağımdan. Aynı hissiyat, aynı döngü yaşanıyordu ve dayanmak gittikçe güçleşiyordu.

Ağzımdan tek bir laf dahi alamayan Park, usb'nin bende olduğuna o kadar emindi ki büyük orospu çocukluğunu konuşturarak benimle alay ediyor ve ona yalvarmam, beni buradan çıkarması ve dudaklarımı aralamam için her gün aynı senaryoyu yaşatıyordu istisnasız.

Başım tükenen gücüm ile öne düşerken, kulaklarıma dolan ilahi tını ile, yarı açık gözlerimi karşıma diktim.

"T-Taehyung?..."

Omur iliğimden vücuduma yayılan sinyaller, görüşümü tamamen puslandırdığında ellerimi ona uzatmak istemiştim.

Boğazımdan çıkan hırıltı ile dişlerim birbirine geçerken tavana asılı zincirlere uyguladığım kuvvet acıyı yüze katlarken, yine de sessiz bir şekilde bana bakan sevdiğim adama doğru bir hamle yaptım.

"Tae-hyung... Ö-zür dilerim... Özür dilerim bebeğim... Be-ni böyle görmeni i-istemiyorum..."

Dudaklarım her hareketinde kan tadını dilime yayarken, gel gitler yaşayan aklım ile kırpıştırdım gözlerimi. Bir anda yok olan Taehyung ile boğazımı yırtarak, adı gelişigüzel ağzımdan çıktığında yine piç bir zihin oyunun içindeydim.

Kendimi kaybetmeye yaklaştığım her an, düşüncelerimi onunla olan anılarla doldurmaya çalışıyordum ancak ayaklarımdan başlayan karıncalanma hissi beni koparmaya başlamıştı bile.

Arkamda bulunan duvara vurmaya başladığım kafam kontrolüm dışı hareket kazanırken, tırnaklarım kollarımdaki izleri yolarcasına kaşımaya başlamıştı...

Ve ben ise, bulanmış anılardan çektiğim bir kaç sahneye odaklanırken, onun kazanmasına izin vermemek için büyük bir savaş veriyordum zihnimde.

"Bizim hikayemizin mutlu bir sonu var mı sence Jungkook?"

"Sonunda birlikteysek... Evet, var."

"Ya sonunda birlikte değilsek?"

"Bunun olmasına izin vermeyeceğim Taehyung."

...

Touch The Past Love をWhere stories live. Discover now