Ep 20| Going Through Pain

1.3K 131 22
                                    

Billie Eilish - 6/18/18

***

Acı...

Zehirli bir ok gibi göğsümü delip geçerken, damarlarımda bıraktığı tüm yakıcılığı ile büyük bir işkencenin sadece başındaydı.

Gözlerime inen perde beni tüm gerçeklikten soyutlamış, kulaklarımda uğursuz bir uğultu mesken tutmuştu aynı anda. Yataktan kayan bedenime dur diyemezken, başım daha fazla dik duramamıştı.

Aklımdan önce ellerimin kontrolünü kaybederken, zihnimin zincir vurduğu kapıları şiddetle kırıldı. İsmi gelişi güzel bir feryat gibi ağzımdan çıktığından beri sükut hakimdi dilime.

Dudaklarım ise ellerimle yarışır gibi titriyordu. Avucumda ondan geriye kalan kağıt parçasını da son gücümle buruşturdum.

Öyle bir acıydı ki bu, oturmuştu şimdi kalbime. Diğer elimi göğsüme bastırdım hızla sanki yok olmasını sağlayabilirmişim gibi.

Ama asıl yok olan oydu, yokluğunun ise her şeyi mahvedecek bir etkisi vardı ve beni burada, tüm acılarla ardında bırakabilmişti. Sanki onsuz nefes alabilirmişim gibi, sanki bir saniye bile onu düşünmeden akıl sağlığım yerimde kalabilirmiş gibi.

Hele ki o lanet geçmiş tekrardan onun anılarında yer edindikten sonra, ben sanki burada yaşayabilirmişim gibi yine kendince kararlar almayı başarabilmişti.

Bedenim yeni bir krizin eşiğindeyken, hıçkırıklarım boğazıma dizildi. Kendimi sıkmaktan kasılan kaslarım artık bana daha fazla itaat edemezken, dudaklarımı içimdeki acıdan kurtulmak için büyük bir güçle dişlerinin arasına aldım.

Sanki herhangi fiziksel bir acı, içimdeki kıyamete eş olabilirmiş gibi...

Ama o gitmişti...

Kendini feda etmeyi göze almıştı, onun için feda ettiklerimi yine hiçe sayarak. Hemde bana merhem olan ellerini, ruhuma dokunan gözlerini benden mahrum bırakarak gitmişti. Benim için demişti ama...

Asıl şimdi benim mutluluğum gitmişti.

Hayat neden bir yerden verirken bir yandan da tonla mislini geri alırdı ki? Sonunda özgürlüğümü kazanacağım bu yolda, neden canımı almak zorundaydı?

Onu... Neden almak zorundaydı? Bu acımasız köhne dünya ve daha acımasız olan sevdiğim adam, beni nasıl kendi elleriyle uçuruma itebilmişti?

Sıcak bir damla yaş şimdi yalayarak geçerken yanağımı, onun öptüğü yere temas etmişti. Oradan da dudaklarımda son bulurken, sıkıca kapanan gözlerimle tek düşündüğüm şey oydu.

Dudaklarım dişlerimin arasından kayıp giderken, ilk hıçkırık döküldü dudaklarımdan. Acıyordu... Deli gibi acıyordu. O beni çıldırtan çığlıkları duyabiliyordum yine.

"Y-yalvarırım... H-hayır..." ellerim kulaklarıma hızla kapanırken, onun tiz çığlıkları beynime işliyordu.

"Sus! Y-yalvarırım... Sus!" kapalı gözlerimin önüne gelen soğuk oda, onlara durması için yalvarırken tüm gücümle vurduğum duvarla kanayan ellerim ve bitmek bilmeyen bu işkence...

Sanki yeniden yaşıyor gibiydim.

"Lanet olsun Jungkook... L-lanet olsun... Da-dayanamıyorum... Jungkook!"

Şiddetini yitirmeyen çığlıklarla, ellerimi güçlükle kulaklarımdan çekip bir hışımla geçirip dümdüz ettiğim masadan etrafa dağılan parçalar değildi bu bileklerimi kanatan şuan. Beni bitiren şey onun yokluğuydu.

Touch The Past Love をWhere stories live. Discover now