BÖLÜM 8 "MAVİ'YE MEFTUN"

3K 238 89
                                    

Yazar'dan ;

Kirli idi ruhu Yavuz'un...

Kirli idi bedeni...

Etine , kemiğine varana kadar işlemişti bu kirlilik.

Çıkmıyordu. Çıkmak bilmiyordu.

En kötüsü de bu pislik kalbine dahi sinmişti. Biliyordu ki her insan kendi kalbinin ekmeğini yerdi. Onun kalbinin ekmeği ise kirden , pastan ibaretti.

Rüyaları bile kirliydi Yavuz'un. Çünkü temiz bir insanın rüyaları dahi temiz ve huzurla boyanmış olurdu...

Gözlerini kapatıp durdu bian Yavuz.

Bu durumdan kimseye suç atamayacağını düşündü.

Ne ettiyse kendi etmişti kendine. Küçük iken annesinin zorla gönderdiği yaz kurslarından hep kaçmış , büyürken de eksik , bilgisiz büyümüştü.

Şeytan sinsi bir yılan gibi kanında dolanırken o Cami bahçesinde otururken bile nefesi kesiliyordu.

Biri kalbini avuçlarının arasına alıp paramparça etmek istercesine sıkıyordu.

Zihni ve yüreğinin arasında çürük bir gövde gibi uzanıyor ve canını yakıyordu.

Oysa Kadir amcası her sohbet edişlerinde ancak Allah'a secde etmekle temizlersin ruhunu diyordu.

Ama o bu denli günaha batmışken , bu denli Yaradan'dan uzaklaşmışken Onun huzuruna çıkmaya utanıyordu.

Derince yutkundu.

Soğuk olan havaya ve hissizleşen ellerine rağmen sıcakladığını hisseti.

Her nefes volkanların içine atılmışcasına içini yakıp kavuruyor , sonra küllerinden tekrar doğuyor ve aynı acıyla tekrar kavruluyordu bedeni.

Bu his Kadir Amcasından Cehennem azabı ile ilgili konuştukları günden beri kurtulamıyordu.

Ne zaman düşünmeyi bıraksa , ya da uyumaya kalksa yenileniyordu.

Yavuz çıldıracak gibi hissetti biran. Hiddetle ayağa kalkarak Cami avlusunda bir iki volta attı , saçlarını çekiştirdi.

En sonunda gene kendini hınçla kalktığı o banka attı.

En iyisi Kadir Amca'sı gelip onu yabancı olduğu dini hakkında bilgilendirene kadar başka bir şey düşünmekti.

Mesela dönüm noktası olan bu şehri düşünmeliydi.

Geleli daha bir ay olmasına rağmen hayatının değiştiğini , yoluna girdiğini hissediyordu.

Malatya'da ki lüks yaşamından uzakta olsa da hem gözünü hem ruhunu doyuruyordu. Geçmişi tarih kokan bu topraklar ona evindeymiş hissini veriyordu.

Öte yandan bu köyün insanlarının cömertliği , yardımseverliği çok şaşırtıyordu Yavuz'u. Çünkü şehirlerde böyle şeylere zor rastlanır olmuştu.

Her gün bir kişi yemek daveti ile kapısını çalıyordu. Artık kimseye yük olmak istemediği için bin bir ısrara rağmen zorlukla kibarca reddediyordu bu davetleri.

Amabu insanların içinde öyle biri vardı ki adı ruhuna şifa , yüzü yüreğinde ki karanlığı bir anda aydınlatan güneş gibiydi.

Günden güne içine ilmek ilmek işleyen ve her nefeste daha da sıklaşan sevda tohumları tek tek ekiliyordu içine.

Onu her görüşünde geleceğe dair umutları tekrar filizleniyor ve aşığı olduğu kadının gökyüzüne doğru uzanıyordu.

Ama Allah biliyor ya tekrar yüzüstü bırakılmaktan , kabuk dahi tutmamış yaralarının yeni bir acı zelzelesiyle tekrar kanamasından ölesiye korkuyordu.

UZLETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin