BÖLÜM 45 "AHİRETE KALDI"

536 57 77
                                    

Yazar'dan ;

Önce puslu bir ses değdi kulaklarına Esma'nın. Ardından gözlerini yavaşça araladığında tüm duyuları aniden harekete geçti ve önce hastanenin kendine has kokusu doldu ciğerlerine. Başı hali hazırda ağrıyorken tavanda ki ışıklar gözlerini yakıyor ve yeni bir acı dalgası ile sarsılıyordu.

Öylece durduğu bir kaç saniyenin ardından Yavuz'un özür dileyişleri, siren sesleri ve kalabalığın kesik sesi doldu kulaklarına zihninin dehlizlerinden akarak.

Neler olduğunu tamamen hatırladığında derince yutkunmak istedi. Fakat boğazında ki kuruluk buna engel olunca yüzü tekrar acı ile buruştu.

Yanan gözlerine ve acı sirenleri veren vücuduna aldırış etmeden doğrulmaya çalıştığında gördüğü ilk şey Yavuz'un küçücük hastane koltuğunda kıvrılmış bedeni oldu.

O Esma'nın yüreğinden taşan koca cüssesinin üzerinde ki , içinde bin bir şiiri konuk ettiği başı koltuğun kenarında birleştirdiği kollarının üzerinde idi. Sanki gözleri uykuya yenilmeden hemen önce Esma'yı izliyor gibiydi.

Esma kalkmaya çalışmaktan vazgeçerek yorgun bedenini tekrar yatağa bıraktı ve eşini izlemeye koyuldu. Kim bilir kaç saattir onun yüzünden perişan olmuş, kaç kere vicdanının sızısına yenilmişti.

Esma derin bir nefes alarak eşinde olan bakışlarını bom boş tavana çevirdi. Yavuz'un babasının söylediği her bir kelime bir bir zihninde canlanırken yüreği aynı acılara tekrar tekrar şahitlik ediyordu.

"Belki de bilerek düşürdü senin çocuğunu. Belki de o çocuk bile senin değildi."

Esma gözlerini sıkı sıkı kapatarak zihninde yankılanan sesi yok etmek istedi. Ama her denemesinde farklı bir ses yankılandı göğüs kafesinde .

"Soyum kuruyacak...Çorak bedenin oğluma bir evlat veremeyecek..."

Tüm bu acılar yüreğini yaktığında gözlerinden yaşlar birer birer firar ederek tenine karıştı. Her bir damlaya acılarını katık etti yüreğinde ki acıyı sağmak için. Ama olmadı.

Artık eskisinden daha fazla yanıyordu canı. Nefesi yine boğazına takılıyor bedeni titriyordu. Yavuz uyanmasın diye dudaklarını ısırıyor kendini tutmak istese de olmuyordu.

Esma, elini ağzını kapatarak Yavuz'a döndü. Herkesin uyuduğunda yüzünde oluşan o rahatlamışlık ifadesi Yavuz'da yoktu. Esma, her geçen gün Yavuz'un uykusunda ki huzuru bile çaldığını düşünmeye başladı.

Tüm bu düşünceler silsilesi birbirini kovalarken bir karar verdi. Gözlerini acıyla eşinden çekti ve kapatarak yüreğinde ki o acının bir kat daha artışını hissetti.

Bundan sonra vazgeçemezdi artık. Canı ne kadar yanarsa yansın, Yavuz ne kadar perişan olursa olsun yapmalıydı. Yavuz başlarda belki çok üzülecekti ama eninde sonunda alışacaktı. Sonuçta insan unutmaya da alışmaya da mahkumdu.

Ama tüm olanlara kendi tarafından baktığında yüreğinin dilinden dökülen her bir kelime kifayetsiz kalıyordu. Esma belki de birden bire hayatında yer edinen Yavuz'u mahkum ettiği acılara alışamayacaktı. Geceleri düşünmekten , özlemekten , uykuya dalmadan önce sığındığı o sıcaklığın yokluğu yüzünden uyuyamayacaktı. Ruhu bedeninden önce çürüyecek ve yüreğinde hissettiği tüm bu acılar o ruhu teslim edene dek dinmeyecekti.

Esma derince yutkundu ve bakışlarını tekrar eşine çevirdi.

Babasından sonra ilk kez bir adam onu böyle delicesine, böyle kördüğüm misali sevmişti. Birinin adı ilk defa yüreğinin mabetlerinde yer edinmiş, ilk defa birinin sesine, soluğuna ve yüzünde ki bir tebessüme dakikalar içinde hasret kalmıştı.

UZLETWhere stories live. Discover now