"Vay be! Derde bak arkadaş! İçler acısı! Yok böyle bir şey! Sen bununla nasıl yaşayacaksın şimdi?!" diye beni alaya aldığında sahte sinirle ona baktım. Niye beni kimsecikler anlamıyordu, dostlarım! Niye? "Ne büyüttün kızım ya! Egemen sonuçta sonsuza kadar gitmedi ya, biraz sabret gelecektir yakında."

"Demesi kolay," dedim, dudak büzerek. "Can dizinin dibinde olunca böyle rahat rahat konuşuyosun tabii! Bir yere gitsin o zaman göreceğim ben seni!" sıkıntıyla nefes verip oturduğum yerde huzursuzca kıpırdandım. "Bir hafta geçti hala gelmedi, hayır gitti gideli ne yaptığını da tam bilmiyorum. Meraktan çatlayacağım en sonunda o olacak!" dedim, bıkkınlıkla.

"O kadar oldu mu ya?" diye, gizli bir şaşkınlıkla konuştu Ece. Tabii o, son zamanlarda biricik yeni sevgilisi ile aşk dolu anlar yaşayıp sevgi pıtırcığı olduğu için, zaman kavramını kısa bir süreliğine dış dünyaya kapamış olduğundan, bunu demesini yadırgamadığımı söylersem yanlış olmazdı.

Keşke benim için de öyle olsaydı, dostlarım! Ama ne yazık ki değildi. Zaman sanki sonsuzlukta duraksamış gibiydi. Öyle ölümüne yavaş akıyordu! İçlice nefeslendim.

"Oldu tabii," dedim, hoşnutsuz bir sesle.

"Konuşmadınız mı hiç?" Bunu sorarken kaşları çatılmıştı aynı zamanda.

"Sence konuşmuyor olsak bu kadar sakin olur muyum, Ece?" dedim, göz devirerek. Ardından bıkkınca nefes verdim. "Konuşuyoruz tabii ama yine de öyle sürelikli değil."

"Ne zaman gelecekmiş ya? Bir şey dedi mi peki?"

Bilmiyorum der gibi alt dudağımı aşağı sakıtıp omuzlarımı hafifçe oynattım. "Ben de bilmiyorum. Soruyorum ama hep yakında diyerek geçiştiriyor beni."

"Anladım." diyerek düşünceli bir şekilde kafa salladığında tam o esnada yanımıza yaklaşan bir adet Can'ı görmem bir oldu.

Elinde tuttuğu iki adet çikolatayla beraber, otuz iki diş sırıtarak, koca adımlarla yanımıza vardığında hızla Ece'nin yanındaki boş yere oturduğu gibi keyifle "selam!" diye adeta gürledi. Gürledi diyorum dostlarım çünkü aynı Ece gibi mutluluk sı- öhöm pardon saçan bir haldeydi. Böyle olunca da her şey patlıyordu adeta.

"Sana da selam." dedim, dudak büzerek. Az sonra bu ikili tarafından maruz kalacağım sevgi dolu anlar şimdiden gözlerimin önünden geçerken, görünmez gözyaşlarım çoktan yanaklarımı ıslatmıştı bile.

Ah ah!

Ece, Can'ı görmesi ile benimle konuşurken kısa bir süreliğine girdiği ciddi halinden hızla uzaklaşarak otuz iki diş sırıttı. Yine gülücükler saçan haline geri döndüğünde, "selam aşko!" dedi keyifle konuşarak. Aynı zamanda da yavru kediler gibi Can'ın dibine sokulmuştu.

Bu arada hayır, yanlış okumadınız.

Evet, aşko dedi!

Evet, ben de kustum!

Ece'nin daha bir hafta öncesine kadar saykoluk alakan hallerinden bir anda çıt kırıldım Pelinsu'ya dönmüş olmasını hayretle izliyordum ben de, dostlarım. Can'ı bu konuda tebrik ediyor hayatta başarılar diliyordum!

Bakışlarım karşımda sarmaş dolaş oturan ikilide durduğunda, Can "uzaktan çok ciddili konuşuyor gibi geldiniz. Hayırdır dedikodu mu var yoksa? Ee ne olmuş?" diyerek konuya bir anda bodoslama daldığında istemsiz gülmeden edemedim. Her ne olursa olsun bir konuda onlarla hem fikirdim: Bu ikisi tam da kesinlikle birbirleri için yaratılmışlardı!

Tam bir tencere ve kapak!

"Yok aşko ya bu aralar dedikodular kuru elde hiçbir şey yok." diye konuşan Ece sayesinde Can istediğini duyamamış gibi memnuniyetsizce dudak büzdü.

YANLIŞ NUMARA | TEXTING *Tamamlandı*Where stories live. Discover now