21

441 83 21
                                    


Uzun süredir üstünde pineklediğim yeşil koltuğumda oturmaya devam ederken ne zaman elime aldığım ve ne zamandır aynı sayfayı okuduğumun farkında olmadığım dergiye bakmaya devam ediyordum. Bir şekilde düşüncelerimin arasında açtığım bir küçücük boşlukta, okuduğum dergi yazısını doldurmayı başarabilmiştim. Havanın sıcak olduğu bir öğlen zamanıydı, kahvaltımı yeni yapmıştım ve sanki çok daha önemli işlerim yokmuş gibi 32. sayfadaki benim için önemsiz olan haberdeki kelimelere kafa yoruyordum.

'Aşk Aslında Nedir?' başlıklı yazıya göre; bu duygu kişiden kişiye farklılık gösteren ve tamamen kimyasallara dayanan bir şeydi. Bilim insanlara göre, âşık olduğumuz sırada pek çok farklı nörotransmitter beynimizde rol oynar. Beynin kimyasını değiştirir ve aşk denen şeyin belirtilerini ortaya çıkarır. Sözü edilen bu kimyasallar kokainin yarattığı etkiyle çok benzermiş. Bu da aşkın hiç sağlıklı olmadığını gösteren bir başka nedendi. Onlara göre insan doğasının yalnız kalmama çabasıydı ve aslında her şey beyinde bitiyordu. Beyin kimyası ise tahminen sadece 4 yıla kadar tek eşli kalabiliyordu. Ne kadar doğru olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusu olsa da bu bilgi bile yazılıp çizilen tüm o büyük ve sonsuz olan aşların bir yalan olduğunu ortaya çıkarıyordu. Yazının sonunda ise, Kim Jongdae, ismini görmem beni hiç şaşırtmamıştı. Son zamanlarda cinayet vakalarının azlığından kendini oyalayacak yeni bir iş bulmuş olmalıydı. Chanyeol'un biraz kafa dinleyebilecek olmasına sevindim.

Her ne kadar yazıyı düşünmek istemesem de yine de beynim küçük bir karşılaştırma yapmaktan kendini alıkoyamamıştı. Daha önce hoşlandığım tek kişi olmuştu, o da Alice'di. Onun etrafında olmak, bana diğerleri gibi bir ucube gibi bakmaması hoşuma gidiyordu o zamanlar. Duygularım karşılıklı olmasa bile onu gerçekten de sevmiştim. Ama dönüp baktığımda bunun hiçbir zaman aşk kadar ileri derece de olmadığını biliyordum. Aşkı hiç tatmamış olsam da bu duygunun böyle bir şey olmadığını tahmin edebiliyordum en azından, etrafta ki bu konuda ki tüm film ve kitapların da oldukça yararı olmuştu. Her ne kadar aslında bunun da bir yalan olma olasılığı olsa da. Belki de aşk denen şeyi bu kadar abarttığımız için gözümüzde fazla büyütmüştük.

Buna rağmen, o gün Chanyeol'a senin bana âşık olduğunu söylerken yine de fazlasıyla kendimden emindim. Sanki sen karşıma çıkmış ve bunu bana söylemişsin gibi tek bir an tereddüt bile yoktu sesimde. Ve aynı şekilde Chanyeol'a sana âşık olmadığımı söylerken de aynı keskinliği taşımaya devam etmiştim. Aşkı gerçekte hiç tatmamış birine göre fazla mı bilmişlik taslıyordum? Belki de öyleydim.

Ama senin üstüne yıktığım bu 'aşk' etiketi Chanyeol'un zannettiği gibi bir şey değildi. Burada ki aşk, kitaplarda ya da filmlerde gördüğümüz o masum ve saf sevgiden oluşan duyguları taşımıyordu. Aşk, herkesin farklı yönlerde ilerleyebileceği yolları olan bir cadde gibiydi. Önemli olan gitmek istediğin taraftı. Her yol kendine özel aşka sahipti. Ben hangi yolun sana çıkacağını bilmiyordum sadece. Belki hissettiğin yalnızlıkta seni anlayacak birine ihtiyaç duyuyordun. Seninle yargılamadan sadece konuşacak biri, daha fazlası değil. Bu da bana söylediğin 'Beni anlayacağını düşünmüştüm,' cümlesi bu teorimi daha çok desteklemesini sağlıyordu.

'Ve aranızdaki cinsel çekim de bunun daha da kolaylaşmasını sağlıyor,' dedi iç sesim bir anda. Bu konuda söyleyebileceğim hiçbir şey yoktu. Ama yine de sadece bu teoriye bağlı kalmakta doğru hissettirmiyordu. Göğsümde gezinen ince bir sızı tüm dikkatimin farklı yönlere kaymasını sağlıyordu ve ben bunun tam olarak ne olduğundan bile emin değildim. İlk defa bir şey bilmemek beni sinir ediyordu. Zihnim işimi zorlaştırmak istermiş gibi vücudumda gezinen parmaklıklarının bıraktığı hissi bana hatırlatmayı tercih etmişti. İlgili, sıcak ve sevgi dolu... Bir psikopatın sahip olamayacağı duygularmış gibi geliyordu kulağa. Ama hayatımı onları inceleyerek geçirdikten sonra bunun doğru olmadığını da biliyordum. Herkesin kırılma noktasını gösterme şekli vardı, isterse bu dünyanın en kötü adamı bile olabilirdi. Senin tek yapman gereken o noktayı bulmaktı. Sonra istersen oraya yara bandı yapıştırırsın ya da bir bıçak alır ve kanatana kadar oyarsın. Tamamen senin tercihine bağlı, yine.

Trompe L'oeil // sekaiWhere stories live. Discover now