7

632 102 9
                                    


Evimde, köpeklerimle beraber sakin bir akşam geçiriyordum. Winston çoktan yeni arkadaşlarına alışmış, onlarla beraber oyunlar oynayarak benim etrafımda dolanıyordu. Biraz sonra kahvemi yapacak, yarım bıraktığım kitabı okumaya devam ederek her zaman ki gecelerden birini yaşayacaktım. Fakat bir his beni durdurmuştu. Kahve yapmak için mutfağa gitmek yerine yatağıma oturmuş ve hemen yanındaki çekmeceyi açarak içinden gazete kupürlerini tek tek avucumun içine almıştım. Bulunan cesetler ve bulunamayan katiller, araştırılan vakalar ve çözüme kavuşmamış olaylar... Ve tüm bunların altında kalmış eski bir fotoğraf. Hiç sevmeme rağmen sırf Chanyeol ısrar ettiği için onunla birlikte poz vermiştim. Kameraya bile doğru dürüst bakamazken, Chanyeol benim yerime de büyük, parlak bir gülümse vermişti. O zamanlar ikimiz de aynı hedefleri gerçekleştirmeye çalışan birer çıraktık. Karanlık tarafa daha koşmamış, yetişkin olmaya çalışan birer oğlanlardık. Fotoğrafı ve gazete kupürlerini tekrar çekmeceye koymuş, sonra da verdiğim ani kararla arabanın anahtarını alarak evden çıkmıştım.

Tek bir an da verdiğim karardı.

Kapının önünde beni bulduğunda yüzündeki ifadeden şaşırıp şaşırmadığını anlayamamıştım. Bir beklentin vardı, geleceğimi biliyordun ama bu kadar çabuk olması senin de tökezlemene sebep olmuş gibiydi. Yine de yüzünde ki düz maskeyi iyi taşıyordun.

"Merhaba Sehun," demiştin elinle hala kapıyı tutarken. İçeri geçmem için yana doğru kaymıştın.

Başımı sallayarak, "Dr. Kim," diyerek içeriye girmiştim ben de.

Ofisin anlatıldığından çok daha büyük ve gösterişliydi. Odanın içinde ikinci bir kat yapılmış ve o katı komple kitaplığa çevrilmişti ki en çok hoşuma giden kısım buydu. Koyu kırmızı duvarlara hem manevi hem de maddi yönden zengin duran tablolar da yerini almıştı. Senin zevkini sadece buraya bakarak bile anlayabiliyordum. İçinde ki sanatçı ruh kendini göstermekten hiç çekinmemişti. Odanın bir köşesinde resim yapmak için kağıtların bile duruyordu. Uzun ve büyük pencerelerin gecenin ışıltıları göstermek için oldukça yeterliydi. Sabahları burasının oldukça güneşli ve parlak olduğuna şüphe yoktu. Böyle yerlerde genellikle rahatsız olup sıkılan ben nedense kendimi sıcak hissetmiştim. Dışarıdaki soğuğa maruz kaldıktan sonra koşarak yeni ateşi yakılmış şöminenin başına geçmek gibiydi. Kısa süreliğine de olsa seni sıcak tutuyordu ama asla yorganın altına girerek ısınmanın rahatlığı yoktu. Ama yine de sevmiştim işte.

Sen de rahat hissetmem için elinden geleni yapıyordun, hatta sana sormadan ofisini istediğim gibi gezmeme bile bir şey dememiştin; her ne kadar yaptığım hareket kaba ve senin de kaba insanlardan kesinlikle hoşlanmadığın belli olsa da. Garip bir ironiydi aslında çünkü sen de gerektiğinde yeterince kaba olabiliyordun ya da bu yalnızca bana karşıydı.

Sessizce dolaşmış, çizdiğin resimlere bakmış ve sonra merdivenlerden ikinci kata çıkarak dikkatimi kitaplara vermiştim. Buraya gelmeye karar vermem sadece tek bir saniye düşünmem sonucu olmuştu. Ne yapacağımı, nasıl konuşacağım kısmını bile tasarlamamıştım. Üstümde ki gerginliğin geçmesi için de sen hariç her şeye dikkatimi veriyordum. Kitap bu konuda oldukça yardımcı olduğunu söyleyebilirim. Yanıma gelmemiştin, beni kapana kısılmış gibi hissettirmemek için aşağıda kalarak beni izlemekle yetindin.

Uzun sessizlik gittikçe daha da uzadığında bir ara masana doğru yürümüş ve oradan bir kağıt almıştın. Bu hareketlerini kitabın arkasından gizlice takip etmiştim, evet. Kitabın yeşil kapağını kapatarak yerini koyarken, "O nedir?" diye sordum. Yüzünü kaldırarak bana baktığında nazikçe gülümsüyordun.

"Psikolojik değerlendirmen. Tamamıyla işlevselsin ve oldukça aklı başındasın. Tebrikler."

Kaşlarımı kaldırarak bir süre sana baktığımda tırabzanlara yaklaştım. "Beni incelemeden onayladın mı?" Sesimdeki saf şaşkınlığın tüm odaya yayılmasına izin vermiştim. Senin şaka yapacak tipte biri olmadığını bilmeme rağmen o an şaka olma ihtimali üzerinde bile durmuştum. Ama sen fazlasıyla ciddiydin.

Trompe L'oeil // sekaiWhere stories live. Discover now