4

767 121 38
                                    


Elise Nichols cinayetinden tam dört gün sonra yeni bir cinayet haberini almıştık. Söylenen bölgeye varana kadar artık her şeyin çözüldüğünü, yolun sonuna doğru gittiğimizi düşünüyordum. Bir adım daha ona yaklaşmış olacak ve bu işi kökten bitirecektik. Daha fazla kaçacak yeri kalmamıştı. Fakat olay yerinde bizi karşılayan sürpriz, bambaşka bir hikâye anlatmayı tercih etmişti. Eğer o sıra duygularımı anlatmak için tek bir kelime seçecek olsaydım bu, hayal kırıklığı olurdu.

Boş bir arazinin ortasında yere konulmuş bir geyik kafası ve geyiğin boynuzlarına geçirilmiş çıplak bir kadın... Kahverengi saçları yoktu, zayıf ve ince yapılı değildi. Vahşice öldürülerek ortaya bırakılmıştı. Olay inceleme ekibi bizden çok daha önce gelmiş ve işlerini büyük bir titizlikle yapmışlardı. Benim gibi Chanyeol da şaşkın olsa da onun şaşkınlığı daha çok; bu cesedin, karşılaştığı daha önceki sekiz kadından neden bu kadar farklı olduğu üzerineydi. Sorgulayan bakışları bir anda bana döndüğünde, belli bir mesafeden sadece cesede bakıyordum. Ressam bu sefer fırça darbelerini bu resim üzerinde kullanmamıştı.

"Geyik başının bu sabah buraya 1,5 km ötesinde çalındığı bildirildi," dedi en sonunda benden önce şaşkınlığını yendiğinde. Gözlüğümü düzeltirken, "Sadece kafası mı?'' diye sordum. Başını sallayarak onayladı. Cesede yaklaşırken her şey bas bas, ben yanlışım diye bağırıyordu adeta. Sanki o çığlıkları kulağımın hemen dibinde duyabiliyordum.

''Cinayet masası çoktan demeç verdi bile. Ona Örümcek Kuşu diyorlar.''

''Kuş mu?"

Cesedin yanında duran Jimmy sorgulayan sesimi duyduğunda bana cevap veren kişi oldu: "Örümcek kuşu tüneyen kuştur. Fareleri gömerler ve kertenkeleler etraflarına dikenli yapraklar ya da dallarla çit çekerler. Vücutlarından organlarını söküp, küçük kuşların içine sokarak onları yerler.''

Chanyeol derin bir nefes verip bana baktı. Gözlerindeki kararsızlık bir cam gibi parlıyor ve bana yeni sorularını peş peşe diziyordu. ''Baştan savma mı yoksa kurnaz mı olduğu anlaşılmıyor.''

Bakışlarımı etrafta gezdirip tekrar cesette durdurduğumda yapbozun parçaları hala oturmamakta ısrar ediyordu. Eksik parçalar gün yüzüne çıkmak için adeta savaş verirken, beynim bu yeni katilin davranışı sorguluyordu. ''Kızı bu şekilde bulmamızı istiyor," dedim cesede yaklaşırken. "Bu... Bir anlık sinir bu. Sanki kızla alay ediyor gibi. Ya da bizimle alay ediyor.''

Chanyeol daha önceki konuşmamızdan yola çıkarak, "Bütün aşkı nereye gitti?'' diye sordu. Sanki daha önce yaptığım tüm çıkarımların yanlış olduğunu düşünmeye başlamış gibiydi sesi. Beni sorguluyordu.

Yere çömelip diğer sekiz cesetten farklı olan sarışın, beyaz tenli kızı daha yakından incelerken artık yapbozun parçaları iyice dağılmıştı. "Elise Nichols'ı yatağa kim koyduysa bu sefer kendi resmini yapmayı unuttu.'' Ya da zaten bu resmin sahibi hiçbir zaman o olmadı.

Jimmy, "Akciğerlerini almış," dedi. Bakışları Chanyeol ve benim aramda geziniyordu. "Akciğerlerini çıkardığında hayatta olduğuna çok eminim.''

Başımı iki yana sallarken hızla ayağa kalktım. Sorun benim daha önce çıkardığım varsayımlar da değildi. Sorun komple parçadaydı. Sinirden saçlarımı çekiştirirken, "Yamyamımız kadınları seviyor. Onları yok etmek istemiyor, onları yiyip bir kısımlarını içinde tutmak istiyor," dedim ortada bariz olan bilgiye ışık tutarak. Parmağımla cesedi gösterirken onlarında farkına varmasını istiyordum. "Bu kızın katili ise onu domuz olarak görmüş.''

Chanyeol kaşlarını çattığında, ''Bunun kopya cinayeti olduğunu mu düşünüyorsun?" diye sordu. Sonunda nereye varmak istediğimi anlamıştı. Ama ben düşünmüyordum, biliyordum.

Trompe L'oeil // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin