2

981 135 39
                                    


Bazen geçmişi düşünüp kendime soruyorum; tüm bu olanları öngörebilseydim eğer, yine Chanyeol'un teklifini kabul eder miydim? Yine seninle tanışmak ister miydim ya da hayatımı değiştirmene izin verir miydim?

Chanyeol onunla beraber kayıp kızın evine gitmemi istemişti. Ailesini sorgularken yanında olmamı, etrafı incelememi ve bir ipucu bulmamı umuyordu. Onunla gitmiştim. Fotoğrafların içine sıkışıp kalınan bakışlar, gülümsemeler bir daha aynı şekilde olamayacağımızı bize gösteren en belirgin gerçekti. O an, o anda kalırdı ve geri dönmek isteyeceğimiz bu zamanları çerçevelerle korurduk. Benim bakışlarım da her ne kadar çerçevelerin içindeki mutlu aile fotoğraflarıyla ilgilense de arkamdan bir annenin ağlamalarını ve bir babanın son umuduna tutunma çabasını duyabiliyordum. Odanın içinde kasvetli bir hava hakimdi.

İkisi de Chanyeol'dan umut dolu sözler bekleseler de Chanyeol tüm soğukkanlılığıyla onların sorularını cevaplıyor ve geriye daha büyük sorular bırakıyordu. Herkesin cevaplamaya korktuğu o soruları sormakta büyük bir cesaret işiydi.

Ortamı avuçlayan derin bir sessizlikle gerildiğimi hissetmiştim. Herkes kafasındaki soru işaretlerine bir şekilde bir cevap bulmak istiyordu ama onları karşılayan sadece koca bir boşluktu. Sonunda bakışlarımı çerçevelerden çekip kayıp kızın ailesine doğru döndüğümde, geldiğimden bu yana davranışlarımı garip bulan aile bakışlarını kaçırarak tekrar Chanyeol'a bakma gereği duymuştu.

"Kedi nasıl?" Bu soruyu sormamı beklemiyorlarmış gibi Bayan Nichols "Ne?" diyerek tepki vermişti. Onlar için anlamsız ve saçma bir soruymuş gibi görünüyordu, diğer büyük soruların yanında.

"Kediniz nasıl? Elise'in onu beslemesi gerekiyormuş. Eve döndüğünüz de kedi de bir gariplik var mıydı?"

İkisi de şaşkınca bana bakmaya devam ettiklerinde kendimi açıklamak için daha fazla zorladım. "Acıkmış olmalı." dedim bu ayrıntıyı herkesin fark etmesini sağlayarak. "Bütün hafta sonu aç kaldı sonuçta."

Bayan Nichols bir şey söylemeyi tercih etmedi. Bay Nichols ise başını yavaşça iki yana salladı ve "Fark etmedim," dediğinde, bakışlarım Chanyeol ile kesişti. Derdimi anlamış ve aileden müsaade isteyerek odanın kapısına doğru yürümüştü. Onlarla aramıza belli bir mesafe koyduğumuzda alçak tonda fısıldadım. "Onu burada öldürdü." Bakışları daha fazla ayrıntı beklercesine bana baktığında, sözlerime devam ettim. "Kız trene bindi, eve geldi ve kediyi besledi. Katil onu burada öldürdü."

Chanyeol bana 'emin misin?' diye sormamıştı bile. Duyduklarıyla beraber zaman kaybetmeden telefonunu çıkardı ve bir numaraya tuşlayıp kulağına götürdü. Bir saniye sonra hat düşünce direkt, "Suç mahalli, Nichols'ların evi. Acil durum müdahale ekibi istiyorum. Jimmy, Seulgi ve Yixing olsun" dedi.

O sıra Chanyeol'un gayet sesli bir şekilde konuşmasıyla aile fertleri de endişeyle birbirlerine bakmıştı. Bay Nichols, "Neden burası suç mahalli oldu şimdi?" diye sorduğunda, Chanyeol cevap vermedi. Ben de onun sorusuna karşılık başka bir soru sordum: "Kızınızın odasını görebilir miyim?"

Bay Nichols her ne kadar "Daha bu sabah polis oradaydı." demiş olsa da yerinden kalkmış ve birlikte yukarıya çıkmıştık. Turkuaz renkteki koridorlardan geçerken beni neyin beklediğini biliyordum. Kızına ait olduğunu tahmin ettiğim odanın kapısının önünde, kedi mırlayarak içeriye girmeye çalışıyordu. Bay Nichols kapıyı tutup açacağı sıra elimle onu engelledim. "Bay Nichols, lütfen ellerinizi cebinizde tutun ve hiçbir şeye dokunmayın." Şaşkın bakışlarla bana baktığında kapıyı ben açtım.

Tahmin ettiğim gibiydi. Gece lambasının aydınlattığı oda bize yeterince görünürlük vermişti. İçeriye girdiğimizde odanın ortasında ki yatakta Elise yatıyordu, üstündeki beyaz elbise ruhu çekilmiş bedenin beyazlığına uyum sağlamıştı.

Trompe L'oeil // sekaiWo Geschichten leben. Entdecke jetzt