💫Bölüm 41: Ninni💫

141 10 39
                                    

İlk gece Yuugo'yu yanımda yatırmıştım. Ertesi gün getirdikleri beşiğe yatırdık onu. Yuugo'nun uyuduğundan emin olduktan sonra ben de uyumuştum ama bu gece de huzursuz uyuduğum gecelerden farklı değildi.

Başımı yastığa koyduktan birkaç saat geçtikten sonra gördüğüm kabusla uyandım. 

Ben ve Yuugo aynı yatakta yatıyorduk ve ben gözümü açtığımda Norman'ı Yuugo'yu üzerine bastırdığı yastıkla boğarken görüyordum. Tıpkı dostlarımı ve eşimi öldürdüğü gibi onu da merhametsizce öldürürken, yüzünde ürkütücü ve soğuk gülümsemesi yer alıyordu. 

Korkudan sıçrayarak uyandım. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Nefes ritmimi düzenledikten sonra Yuugo'nun beşiğinde ağladığını fark ettim. Yataktan kalkarken de komodinin üzerindeki saate baktım. Sabahın 03.00'ünü gösteriyordu

Zaten gördüğüm kabustan sonra istesem de uyuyamazdım artık. Burada kalmak zaten beni yeterince boğuyordu. Evime de gidemiyordum. Sıkışıp kalmıştım yine dört duvar arasına

Yuugo'yu beşiğinden yavaşça aldım. 

''Uyandın mı annesinin kuzusu?'' 

Başını yavaşça tutup dik durur pozisyonda omzuma yasladım ve öptüm

''Acıktın mı bebeğim?''

Sırtını pışpışladım ve biraz salladım. Acıkmış olmalıydı ki susmuyordu. 

Beşiğin yanında sallanan sandalye vardı. Oraya oturdum ve ileri geri sallanırken Yuugo'yu emzirdim. 

Annesinin kuzusu nasıl da acıkmıştı. Karnı doymuştu ama onu da uyku tutmamıştı. Kucağımda sallarken mızmızlandı 

''Ahh! Seni de mi uyku tutmadı oğlum?''

Sanki bana evet der gibi karşılık vermişti. Onu göğsüme yatırdım. Üzerine battaniyesini serdim ve tekrardan ileri geri sallanmaya başladım.

''Annen sana bir masal anlatsın mı?''

İçimdeki kederi dışa vurur gibi nefes verdim ve başladım anlatmaya

''Bir varmış, bir yokmuş... Grace Field Çiftliği'nde yetim bir kız varmış. Bu çiftlik aynı zamanda yetimhaneymiş ve özel çocuklar yetiştirirmiş. Oradaki çocukların hepsi çok zeki çocuklarmış. Her gün sabah 06.00'da kalkar, kahvaltı yapar, ardından bir teste girer, sonra da herkes mutluluk ve neşe içinde oyun oynarmış. Bu kızın sevdiği bir çocuk varmış. Ebelemece oyunlarında stratejisini ve zekasını çok iyi kullanırmış. İkisi de birbirlerine kalptan bağlılarmış... Garip bir şekilde her ay yetimhaneden biri ayrılırmış. Onu alabilecek bir aile bulduğunu söylerlermiş çocuğu götürürken. Ancak gidenlerden bir daha haber alınamazmış. Yazdıkları mektuplara da cevap gelmezmiş. Bir gün bu kız ve sevdiği çocuk yasak konulan kapıya gitmeye karar vermişler. Gittikleri zaman da korkunç bir gerçeği öğrenmişler. Meğerse yetimhane diye bildikleri yer, şeytanlara yiyecek üreten bir çiftlikmiş. Giden çocuklar şeytanlara kurban ediliyormuş. Bu korkunç gerçeği öğrenen ikili kaçış planı yapmaya karar vermişler. Kızın sevdiği çocuk bir yana başka bir arkadaşı da varmış. Sürekli ağacın altında pinekleyip kitap okuyan, sessiz ve sırlarla dolu bir çocuk. Evin annesinin çocuğuymuş. Kendisi hiçbir zaman doğmak istememiş. Evin sırrını bilen ilk çocukmuş. Onunla da iş birliği yapmak isterken, evin annesine bilgi sızdırdığını öğrendiklerinde yıkılmışlar. Fakat değeri sonradan anlaşılmış. Kız ve sevdiğini korumaya çalışıyormuş. Bir gün öyle bir şey yaşanmış ki, kızın kalbi bu kadarını kaldıramayarak parçalara ayrılmış. Sevdiği çocuk nakil oluyormuş. Gitmemesi için sarf ettiği onca çabanın boşa gidişini gözyaşlarıyla dile getirmiş. Geride ona asıl değer veren kişiyle kalmış ve günlerce plan yapıp o pislik çukurundan kaçmayı başarmışlar. Onca savaş,onca ölüm görmüşler. O arada da kızla o çocuk yakınlaşmaya başlamışlar. Savaş esnasında kız aniden bir şeytan tarafından yaralanmış. 1 ay komada yatmış. Uyandığında ise başka bir yerde olduğunu görmüş. Burası bilmediği bir karargahmış. Patron diye bahsedilen tanışmaya gittiğinde karşısındaki kişi çocukluk aşkıymış. Çocuk yaşıyormuş ve sapasağlam karşısında duruyormuş. Ama ne yazık ki farklı bir kimlikle... Gözyaşlarını tutamayıp boynuna atlamış ve bir süre hasret gidermişler. Ta ki kız gerçeği öğrenene kadar. Kızın insan eti yemeyen şeytan arkadaşlarıyla birlikte diğer iki arkadaşını da öldürdüğünü öğrenmiş. Öğrenir öğrenmez de onu terk etmiş. Daha sonra da kaderin cilvesidir ki, kalbinde asıl gerçek aşkı öbür çocuğun taşıdığını anlamış ve ona gerçek anlamda körkütük aşık olmuş. Orayı terk edip evlenmişler ve bir de çocukları olmuş. Onun adına savaşta kaybettikleri çok değerli bir arkadaşlarının ismini vermişler. Senin adın bundan sonra Yuugo demişler kulağına''

Dayan Kalbim - RayEmma [DEVAM ETMEYECEK]Where stories live. Discover now