"Ya İrem tamam artık büyütmeyelim konuyu. Bak uzattıkça başka yerlere çekiyoruz."

Kendimle konuşurken laf lafı açtığı için bir an bulunduğum ortamdan soyutlansam da ne yazık ki uzun sürmedi ve Poyraz'ın haklı sitemi ile ruhen yine ortama girdim. Masanın altında olan ve birbirleri ile dalaşa girmiş olan ellerimde takılı kalan dalgın bakışlarımı, bıkkın bir nefes vererek Poyraz'a yönelttim. Omuzları çökmüş halde yüzü aksık duruyordu. Hafif kızgın belki de kırgın bir ifade ile İrem'e bakar haldeydi. Yapılan tartışmanın muhattabı olmak onu fazlasıyla germişti.

Poyraz'ı incelemeyi kesip bu sefer İrem'e çevirdim bakışlarımı. Kaşları çatılmış halde, sadece Poyraz'la diyoloğa girdiği vakitler haricinde, Poyraz hariç her yere bakıyordu. Kollarını göğüs hizasında dolamış halde ve aramızda masa bulunan masanın hafif tıkırtı çıkararak sallanmasına bakılacak olunursa da sinirle bacağını sallıyordu. Ve İrem'in halinden anlaşılıyordu ki bu konuyu hemen bitirme taraftarı değildi.

Kısa süreli ikisini inceleme faslından sonra yine ve yine derince nefeslenip aldığım nefesi geri verdim.

Poyraz'ın sitemine karşı, "uzatan ben miyim Poyraz?" diye çıkıştı, İrem. "Kaç defa sana uyarıda bulundum ben. Buna rağmen yine o kızla konuşuyorsun ve şimdi tavrımı belli etmem mi sorun?"

Poyraz esefle nefes verdi. "Dediklerini zaten yapıyorum İrem daha ne yapabilirim?"

İrem yandan Poyraz'a bakış attığında dudak büzdü. "Bu mu yapmış halin?"

"Ciddi misin?"

Poyraz, İrem'in dediğine bariz şekilde kırıldığını belli ettiğinde, alt dudağımın iç etini hafifçe ısırdım. Ah, hadi ama bunların burada 'özür dilerim sevgilim, canım, cicim, bebeğim' diyerek vıcık vıcık sevgi gösterisi ile barışması gerekmez miydi? Yani en azından izlediğim filmlerde, okuduğum kitaplarda ve okul tuvaletinde edindiğim sevgili dedikodularında hep böyle oluyordu. Ee peki biz niye olumlu sonuç alamıyorduk? Nerede hata yapmıştık?

"Evet. Geçen gün onunla konuşuyordun?"

Beni kendi düşüncelerimden çekip alan İrem sayesinde bakışlarım Poyraz'a gitti. Aynı konunun ısıtıp ısıtıp tekrar önüne gelmesi artık onu bezdirmiş olmalıydı. Yine esefle nefes verdi.

"Kaç defa daha demem gerekli bilmiyorum ama ben onunla konuşmak için uğraşmıyorum, İrem." dedi sert bir sitemle. "Evet, geçen gün bizi gördün ama düşündüğün gibi bir durum yoktu. Sadece bir soru sordu onda da geçiştirerek cevap verdim zaten, o kadar. Başka da bir şey olmadı, gittim yanından. Hem," derken ellerini gergince rüzgar sayesinde dağılan saçlarından geçirdi. "Ona karşı olan olumsuz hislerini bildiğimden seni kırmamak için elimden geleni yapıyorum ben. Kızdan olabildiğince uzak duruyorum, konuşmasak bile sırf yanlış anlama diye aynı ortamda bile bulunmamaya dikkat ediyorum. Ortak arkadaşlarımız var, yeri geliyor onlarla bile konuşamadığım zamanlar oluyor. Ama sen bu davranışlarımı görmezden gelip hiçe sayıyorsun." dedi, kırgınlığını belli ederek. "Haklısın belki ama o kıza karşı olan sinirini benden çıkarıp, beni kırıyorsun."

Poyraz'ın uzun konuşmasını dinlerken aynı zamanda da bu ikisinin durumunu zihnimde tartıyordum. Geçen gün mesajlaşmalarımızda Poyraz'ı dinlemeden direkt İrem'i haklı bulmuştum, evet, ama olaya şimdi bir de geniş çaplı baktığımızda aslında İrem'in de tam olarak haklı olmadığı ortada bariz şekilde belliydi. İrem, Poyraz'ın Didem ile konuşmamasını istemekte haklıydı; Poyraz ise İrem'den böyle bir tavıra maruz kalmamak istesinde...

YANLIŞ NUMARA | TEXTING *Tamamlandı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin