〰️24.〰️

117 35 17
                                    

Jungkook kolumdan tutarak beni çekiştirmeye başladığı sırada Yoongi de eliyle Jungkook'un kolunu tutmuştu.

Eğilerek Jungkook'un kulağına bir şeyler fısıldamıştı ki söylediği her neyse Jungkook'un hoşuna gitmiş gibi görünmüyordu.

Gözlerini biraz açarak bileğimdeki elini biraz gevşetmişti.

Mi So'da Yoongi'nin kolundan çekiştiriyordu ki içeriye kurtarıcı meleğim girmişti.

Evet artık ona böyle seslenecektim. Böyle zamanlarda biranda ortaya çıkıyordu ve ortalığı az da olsa yatıştırabiliyordu.

Jin Mi So'dan başlayarak hepimizi yeniden sınıflandırmıştı sanki ancak hiç de istemeyeceğim bir yerde duruyordum.

Yoongi'nin yanında olmak beni geriyordu.

"Şuanda herkes olması gereken yerde olduğuna göre mutfaktaki kokuları takip edebiliriz."

Jin'in sözüyle gözlerim açılırken aynı zamanda kendimi mutfak kapısına siper etmeye çalışıyordum.

"Asla buraya girdirmem sizi!"

Jin biraz yana kayarak içeriye göz gezdirdi ve bana döndü.

"Peki bu kadar yemeği kendine mi yaptın?"

Mi So'da söze girince bu kadar çok zehirlenmek istedikleri için kapıdan çekilmiştim.

"Ben geldiğimde 'Ta-da' diyerek önümde zıplamıştı."

"Ben aslında Yoongi'yi bekliyordum ki Mi So girdi."

"Bu arada hastane masraflarınızı ben karşılamayacağım sonuçta zenginsiniz."

"Yani beni zehirlemeye çalıştığını mı söylüyorsun?"

"Hayır! B-Ben iyi niyetle şey etmiştim..."

"Ney etmiştin?"

Utanarak kafamı öne eğdim ve Mi So'nun kahkahalarının son bulmasını bekledim. Jungkook'ta ona katılınca öldürücü bakışlarımdan atsamda omuz silkerek beni ciddiye almamıştı.

"Off ama ya ben aç mı kalcam şimdi!"

Hepimiz Jin'e bakarak gülmeye tekrar başlamıştık ki Jin ayağa kalkarak yeniden olaya müdahale etnişti.

Onunla birlikte arabalara doluşmuştuk nereye gittiğimizi bilmiyordum ama tek düşündüğüm dünden kalan üstümdü.

Bu giysiyle bir gün daha geçirirsem kusabilirdim.

Bir kahvaltı restoranının önünde durunca göz devirme ihtiyacı duymuştum. İşleri güçleri yoktu sabah sabah her gün Yoongi'yi ziyarete mi geliyorlardı?

Bir de açım diye şikayet ediyordu. Evinde kahvaltı yapsa param gitmeyecekti.

Galiba tek derdim olmayan paramdı.

İçeri geçip oturmuştuk ama kimsenin konuşacağı yoktu. Aklıma gelen 2955433 haince fikirden birini hayata geçirmek adına telefonumu çıkardım ve Yoongi'ye mesaj attım.

Telefonundan bildirim sesi gelmişti ama beyefendi cebinden çıkarıp bakmaya uğraşmıyordu bile.

Uff o kadar 2955433 tane plan yapmıştım ama hiçbiri mi işe yaramazdı?

Tek çare artık Yoongi'nin üstüne atlamaktı. Ayağa kalkarak lavaboya gideceğime dair bir şeyler zırvalayarak tuvalete girdim.

Üstüne atlarsam eğer gerçekten beni öldürebilirdi. Atlamazsam da ben onu öldürecektim... O halde kaza süsü vermek en iyisiydi.

Tuvaletten çıkarak önümden geçen ilk garsonun kulağına bir şeyler fısıldadım ve bizimkilerin yanına gitmeye başlamıştım.

Yoongi'nin saldalyesinin arkasında biraz oyalanarak garsonun gelmesini bekledim.

Garson geldiğinde takılmış gibi yapacaktım ki her zaman olduğu gibi hayat bana bir yerleriyle gülüyordu.

Garson belimden tutarak beni kendine çektiği için ikimizde üst üste yere düşmüştük.

Masadaki herkes ayağa kalkarak bize bakarken Yoongi'nin yüz ifadesi amacıma az da olsa ulaştığımı gösteriyordu.

Belki de hayat sadece kenardan gülüyordu... Tamam vazgeçtim.

Çocuğun kolundan kurtulmaya çalışsam da beni bırakmamış kendine daha çok bastırmıştı.

Bunlar nasıl arkadaştı anca bakıyorlardı ben yerde çırpınıyordum onlar japon balığı gibi gözlerini pörtletmiş bakıyorlardı.

Kolumdan çekilmesiyle hem mutlu olmuş hem de acıdan yüzümü buruşturmuştum.

Sırtım ağrıyordu ayrıca kolum çıkmış gibi hissediyordum. Arkamı dönerek Yoongi'ye içten bir gülümseme sunmuş ve Jin'e dönmüştüm.

"Kurtarıcı meleğim sen ne yapacağını biliyorsun."

Diyerek göz kırptım. O da çocuğun yakasından kaldırarak yöneticinin olduğu yere doğru yürümeye başladı.

Pardon buna yürümek denemezdi. Hem çocuğu sürüklüyor hem de yalpalayarak ilerliyordu. Kısacası sürünüyordu.

Gülümsemeyi keserek yeniden Yoongi'ye döndüm. Koluma asılarak kulağıma eğildi.

Kolumun suçu neydi?

"Demek kurtarıcı meleğim ha?"

"Evet."

"Benden başkasına?"

"O kişi neden sen olasın ki?"

"Göreceksin Hana! "

Merhaba Minnoşlarım,

Off ya, bu bölüm çok boş geçti. Hiç mutlu değilim :(

Ve hikayeyi toparlamakta zorluk çekiyorum. Konudan biraz saptım gibi geliyor.

Yine de final yapacağım gün görüşürüz.

Bu hikayeden sonra bir liskook kitabı yazacağım okur musunuz?

Oy ve yorum verin minnoşlarım...

*Öpüldünüz💋*



Menacing Game ✓Where stories live. Discover now