9.Bölüm: İhtiras

20.9K 482 6
                                    









"Neden yüzmeyi kabul etmiyorsun anlamıyorum. Geçen sefer eğlenmiştik. Sana Deniz Kızı diyordum ama Ankara'lı olduğunu öğrenince Kara Kızı demem gerektiğini biliyordum!"

Hazan uyandığında Barbaros çoktan kahvaltıları için hindistan cevizi ve bazı bitkiler getirmişti. Hazan başta o bitkileri yemek istemese de Barbaros'un fazlası ile yediğini görünce o da yedi. Çünkü ilk geldikleri zaman, tehlikeli olabileceğini kendi ağzıyla söylemişti. "Babamla denize açılmadan önce veya açıldıktan sonra farklı yerlere giderdik. Keşif tutkusu genimizde var. Güzel bir ortam bulunca da tadını çıkartırdık. Ve ,oturduğumuz yerde sohbet ederken bazı tuhaf otlar görüyordum. Sürekli o ne, bu ne diye sorardım. Babam da bıkmadan usanmadan cevaplardı. Aynı şeyi on kere de sorsam, on birincide sanki ilk kez sormuşum gibi davranırdı. O zamanlar, bazılarının alerji yapabileceğini ama bazılarının da tok tutabileceğini söylemişti. Bu bitkilerde tok tutabilenlerden. Su almak için akarsuyun oraya gittiğimde gördüm bunları." 

Bu sözlerin ardından Hazan ikna olmuştu. Yemeklerini yediklerinden beri Barbaros denize girip yüzmeleri için ısrar ediyordu. Hazan'ın yine huysuzluğu üzerindeydi. İstemiyordu işte, sebebe gerek yoktu. Daha doğrusu, çılgın bir tutkuya yakalanıp delicesine sevişme fikri kendini cezbetse bile geriyordu. Garip bir tutukluk gelmişti üstüne işte.

"Sadece canım istemiyor. Başka zaman yüzeriz." Barbaros sonunda pes etti. Bu cadının kabul edeceği yoktu. Altındaki pantolonu çıkartıp çamaşırı ile denize ilerledi. Hazan ne yapacağını düşündü bir süre. Sonra aklına gelen fikir ile ayağa kalktı. Sandal'a koşup içini karıştırmak istedi. Daha önce çok da detaylı kurcalamamıştı içini. Mesela, Barbaros'un oturduğu kısma bakmıştı ama kendi oturduğu kısma bakmamıştı hiç.

Sandalın içine girip oturulan yerlerin altlarını karıştırdı. Bulabildiği şeyler; ip, küçük bir tencere boyutunda olan demir kase, üç konserve mısır bulmuştu. Konservelerden birinin kenarı açılmıştı. Hazan kenarını parmağı ile kaldırınca mısırın küflenmiş olduğunu gördü. Yani, konservelerin de belli koşullar altında saklanması gerekti. Kaseyi ve konserveleri alıp tekrar barakalarına döndü. Barbaros'a baktı. Adam hala yüzüyordu. Arada ayağa kalkıp başını sallıyordu, sonra tekrar balıklama suya giriyordu. 

 Hazan elindekileri bir kenara bırakıp onunla yüzmek istedi. Islak ve çıplak vücuduna dayanarak birlikte suyun tadını çıkartmak istedi. Tekrar ona dokunmak, onu hissetmek... Ama hayır, kendine hakim olabildiğini kanıtlamalıydı. Tabi ki de kendine!

Konservelerin içlerini uzak bir ağacın dibine boşalttı ve hepsini küçük demir kasenin içine koyup su matarasını da alarak ormana girdi. Akarsuyun oraya gitti ve konserveleri yavaşça suya eğilip yıkamaya başladı. İçlerini dikkatlice eli ile temizledi. Kaseyi de temizledi ve hepsini su ile doldurdu. Tek matara çabuk bitiyordu ve Barbaros sürekli gidip gelmek zorunda kalıyordu. Su matarasını da doldurdu. Hepsi hazırdı geri dönerken zorlanacaktı. Ama suyun güzelliği onu çoktan etkisi altına almıştı.

Su o kadar berraktı ki, özellikle şarıl şarıl akarken bir anda durgunlaşıp usulca akıp gitmesi büyüleyiciydi. Yeşilliklerin arasında mükemmel görünüyordu. Ama ağaçların arasından vuran güneş ışığı ve mavi gökyüzünün yansıması farklı bir albeni gösteriyordu. Büyüleyici. Bulundukları yerin, farklı bir dünya olduğuna dair sihir genç kadını yine etkisi altına almıştı.

Hazan en son dayanamayıp üzerindeki elbiseyi ve çamaşırlarını çıkarttı. Saçındaki tokayı da çıkartıp bileğine taktı ve yavaşça suya girdi. Serindi ama üşütecek cinsten değildi. Ferahlatıcıydı. Suyun yavaşça ortasına geldi ve tam güneşin vurduğu yerde durdu. Su tam göğüslerinin üzerinde bitiyordu.

SANDAL +18 (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now