Bölüm 23

1.1K 93 43
                                    

Bazı anlar vardır; donup kalırsınız, nutkunuz tutulur. Allah'ın belası tek kelime, çıkmaz iki dudağınızın arasından. Gözleriniz dolar hatta gözünüzden düşen damlalar yüzünüzü yakıp geçer ama siz bunu bile fark etmezsiniz. Bacaklarınız ölümüne titrer, sonra bir sancı saplanır karnınıza. İki büklüm olursunuz yine sesiniz çıkmaz.

Şu an öyle bir çıkmazın içindeydim. Sadist sonunda yakalanıp polisler tarafından götürülürken Kai ile karşılıklı bir şekilde öylece birbirimizi izliyorduk. Boğazımda ki yumru konuşmama engel oluyordu. Fakat görüyordum, aynı durumu o da yaşıyordu. Ve henüz farkında olmasada ağlıyordu.

Tıpkı benim gibi...

Rahatlamış olmanın salıvermişliği mi yoksa korkunun dışarı atılma şekli mi bu bilmiyorum. Bildiğim tek şey artık özgürdüm.

ÖZGÜRR.

Caddelerde, sokaklarda, gökyüzünde her yerde haykırmak istiyordum. Doğduğumda bana verilen bu hakkı beş yaşından beri kullanamamıştım ki ben. Yeni fark ediyordum. Özgürlük neydi nasıl bir duyguydu.

Özgürdüm en az bir kuş kadar.

"K-Kyungsoo" diye seslendi titrek bir sesle. İşaret parmağı bana dokunmak için kalksada cesaret edemeyip elini geri çekti. Gözlerini göğsümden aşağı sızıp kuruyan kan izlerinin üzerinden bir an olsun çekmiyordu.

Sonra bir cesaret üzerinde ki hırkayı çıkarıp bana giydirdi. Şu ana dek adı dışında tek kelime etmemiştim. Konuşmaya kalksam sesim çıkmayacak diye ödüm patlıyor.

"İyisin tamam mı? İyisin. Hayattasın ya tüm bunların üstesinden geleceğiz. Söz veriyorum geleceğiz." Nihayet birimiz kendine gelmişti. Beni kendine çekip başımı göğsüne yasladı. Kokusunu içime içime çekerken o da kemiklerimi kırma pahasına sıkı sıkıya sarıyordu beni.

"Ö-özür dilerim" dedi birden bire. Hala göğsünde ki sığınağımdaydım ve Kai'nin hıçkırıkları saçlarımın arasına düşmeye devam ediyordu. "Seni koruyamadım. Çok özür dilerim."

"G-geldin ya" dedim. Sesim iki gündür kendimle cebelleştiğim için en kısık tonunda çıkmıştı. Ve boğazım üzerine tuz basılan yara misali sızım sızım sızlıyordu.

"Gidelim buradan hadi." Beni kendinden ayrılıp nazik bir şekilde kucağına aldı. İncinmemden o kadar çok korkuyordu ki adımları bir karıncanınki kadar yavaştı. Başım yavaşça omuzuna düşerken boyun çukurunda ki koku doldu burnuma.

Ölmüş ve cennete düşmüş olmalıydım. Aksi halde şu an ki huzurumu başka hiçbir şekilde açıklamamın imkanı yok.

▪▪▪

Uyandığımda iki kişilik bir yatakta yatıyordum. Lacivert çarşaflar tıpkı Kai gibi kokuyordu ve evi önceden görmesemde vermiş olduğu tanıdıklık hissi içimi ısıtmaya yetmişti.

Gözlerim odanın içini tararken komidinin üzerinde duran fotoğraf çerçeveleri dikkatimi çekti. Hepsinde Kai vardı. Sehun'la, orta yaşlı bir adam ve kadınla çekildiği pozlardı çoğu. Kadın ve adamın anne ve babası olduğunu anlamak zor değildi çünkü Kai fotoğrafta ki adamın tıpkısının aynısıydı.

Bir süre daha karşıda ki fotoğraflara baktıktan sonra gözlerimi tekrar çevirdim. Bu kez başucumda duran fotoğraflar çekti dikkatimi.

Uyurken, yemek yerken, otururken... Bu fotoğrafların hepsinde ben vardım. Şaşkınlıktan gözlerim seyirmeye başlamıştı. Aynadan yansıyan görüntümde aptal bir tebessüm vardı. Ne yaşarsam yaşayayım Kai bir şekilde bu tebessümü yüzüme yerleştirmeyi başarıyordu.

SADİST(KaiSoo)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin