Bölüm 14

981 82 48
                                    

Fakat ben henüz konuşmamı bitirmişken işte tam o an Kai gözlerini kapattı.

O an yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Bende bağırdım, sadece bağırdım. Deliler gibi çılgınlar gibi bağırdım.

Sesimi birileri duysun, birileri beni görsün istedim.

Kai, ölmesin istedim.

Kai ölmesin...

Kai ölmesin ben yanlız kalmayayım istedim. Bencillik mi ediyorum bilmiyorum. Çok mu bencilce düşünüyorum? Kai'yi bulmuş, tam yanlız olmaktan sıyrılmışken tekrar yanlız kalmak tekrar o yanlız ve korkak çocuk olmak istemiyordum.

Boğuluyordum.

Onu kanlar içinde yerde yatarken görmek boğuyordu beni. 'Boğuluyorum Kai nefeslerimi bana geri ver.'

Keşke yapmasaydım keşke geri getirmeseydim dedim o an. Ama geçmişe geri gitmek gibi bir gücüm yoktu. Böyle bir güç hiç var olmamıştı. Ve son pişmanlık kesinlikle fayda etmiyordu.

"Kyungsoo

Kyungsoo

Hey Kyungsoo."

Kai'nin yanı başında öylece ağlama krizine girmişken o krizi aşıp kulaklarıma ulaşan kalın ses beni içinde bulunduğum durumdan bir nebze de olsun çekip almıştı. Chanyeol korkmuş gözlerini gözlerime ellerini omuzlarıma koyarak beni sarsıp kendime getirmeye çalışmıştı. Tekrar "Kyungsoo" diye bağırdığında sesim kesilmiş gözyaşlarım ince şeritler halinde yüzümden aşağı inmeye devam etmişti.

Konuşmak neydi? Nasıl yapılıyordu?

Hatırlamıyorum, inanin hatırlamıyorum.

Dudaklarımı oynatacak mecalim yok. Bedenim? Onun varlığından bile haberdar değilim.

"İyi misin?" Chanyeol'de benim gibi diz çöküp beni kollarının arasına aldı. Çok yoğun bir duygu ile bana sarıldığında elimi ayağımı koyacak yer bulamıyordum. Başka bir adamın beni sarmasının hüznünü yaşıyordum belki. Belki de sevdiğim bedenin yerde yatan cansızlığı boğuyordu beni.

Aklımda bedenimde halen daha Kai de idi. Aklımın ondan vazgeçmesi çokta mümkün değildi zaten.

Tam o sırada Baekhyun'un öncülüğünde ambulans hemşireleri içeri girdi. Ben biraz daha rahatlayıp derince bir nefes alırken Baekhyun, öylece sarılmış bedenlerimize odaklanmıştı. Bu sırada hemşireler Kai'yi sedyeye koymak için yanımıza varmışlardı bile. Ve işte tam o an tüm gücümle Chanyeol'ü itip Kai'nin sedye ile götürülen bedeninin ardından koşturmaya başladım.

Var gücümle, hayatım buna bağlıymış gibi koştum.

Kai ambulansa konulurken bende ambulansa binip hemşirelerin Kai'ye ilk müdahaleyi yapmalarını izleyedurdum. Bu benim yüzümden okula gelen kaçıncı ambulans kaçıncı polis arabası bilmiyorum inanın bilmiyorum.

Her defasında kendimi suçlu hissetmekten bıkmıyorum. Bıkmayacağım. Hoş asıl suçlu ben miyim? Onu da bilmiyorum.

Bugün, içim yine çelişkiler ülkesi.

Kai'ye takılan oksijen maskesi gözüme batıyordu. Güzel yüzünde ki o çirkin maskeye inanamıyordum.

Güzel adamlar çirkin maskeler takmazlardı. Kai, güzel bir adamdı ve benim gibi çirkin bir maskeye sahipti.

Biliyorum.

Benim uğruma savaştığı her gün her gün bu tür çirkin maskeler takmaya devam edecekti. Biliyorum Kai benim yüzümden zarar görmeye devam edecekti. Bu yüzden yapabileceğim en iyi şeyi yapıp onu kendimden uzaklaştıracaktım. Buna bir son verecektim. Kai'nin bu hayatı yaşamasına daha fazla göz yummayacaktım.

SADİST(KaiSoo)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin