Bölüm 16

1K 99 65
                                    

"Kyungsoo" dedi metalik ses. Titreyip, nefesimi geri bıraktım. Korkudan altıma kaçırmak üzereydim. Titrek bir nefes daha aldıktan sonra korkakça oturduğum yerde yana doğru kaydım. Arkamda duran telefonu görebilme ihtimali beni ölesiye korkutuyordu.

"G-git lütfen" dedim. Sesim başka birine aitmiş gibi çıkıyordu. İncecik bir tona bürünmüştü.

Siyah deri ile kaplanmış elini yukarı doğru kaldırıp anlıma dökülen saçlarımı geri itti. "Gidemem Kyungsoo. Senden gidemem."

"S-sen bana aşık değilsin bu bir saplantıdan ibaret."

"Evet" saçlarımı geri geri taramaya devam ederken söyledi. "Evet Kyungsoo. Sana aşık değilim, bu bir saplantı."

"İnsanları saplantıların uğruna bu şekilde kullanamazsın."

"Hayır kullanabilirim. Hayatımı yaşamak uğruna her şey yapabilirim Kyungsoo"

Söyledikleri karşısında şaşkınlığımı gizleyemiyordum. Ağzım açık bir şekilde ona bakarken işaret parmağıyla dudaklarımın etrafını çizdi. "Güzelliğin beni mest ediyor. Benim olman için nelerimi vermezdim."

Daha fazla dayanamayarak elini itip ayağı kalktım. Nefes alışverişim oldukça hızlanmıştı.

"Lanet olası, mahvettiğin hayatlar başkalarına ait ama." Yapabileceğim en gür tonda bağırdım. Sinirden yüzüm kızarmıştı. Ellerim hayatları pahasına titriyorlardı.

Bu halime dayanamamış olacak ki o da ayağı kalkıp tam karşımda durdu. Sağ eli yukarı kalktığın da başta ne yapmak isteğini anlamamıştım. Fakat çok sürmeden eli suratıma sert bir şekilde indi. Derinin yakıcı yüzeyi yanağımda oldukça büyük bir acı bıraktığında gözyaşlarımı daha fazla tutamadım.

"Bana bağırma Kyungsoo. Bir tanem lütfen."

Sanki az evvel bana vuran kendisi değilmiş gibi çok şefkatli bir şekilde gözlerimin içine bakarken geri geri korku dolu bir kaç adım attım.

"Hastasın sen. Zırdelisin. Lanet olası delinin tekisin." Ben elim yanağımda geriye doğru adım atmaya devam ederken o beni takip etmeye devam ediyordu. En son kapının yanında ki duvara ayaklarım çarptığında durmak zorunda kalmıştım. Ve o durmaksızın üzerime gelmeye devam ediyordu.

Nihayet tam dibimde bittiğinde kokusu doldurmaya başladı burnumu. Kai yurda ilk geldiğinde onda da almıştım bu kokuyu. Ama hayır çok yanılmışım bu daha farklı bir kokuydu. Zihnime kazınan bir koku. Çok çok yakınımda ki birine ait bir koku. Ama kim?

Kim?

Kim?

Kim?

"Dur artık Kyungsoo. Bana karşı savaşmaktan vazgeç." Beni duvarla kendisi arasında sıkıştırdığında yutkunarak gözlerinin içine baktım. Lanet olası aklım, onu nerden tanıdığımı bir türlü çıkaramıyordu.

Maskeyi çıkarma ihtiyacı duymadan boynuma doğru yaklaştığında iğrenmek elimde olan bir şey değildi. Yüzümü buruşturup kafamı geriye çekmeye çalışsamda fayda etmedi. Sadist yüzünü boynuma gömüp gülümsedi. "Bu koku." Derin bir nefes daha aldı. "Bu koku, kokun Kyungsoo. Kokun öldürecek beni." Kafamı yana çevirdim. Fakat ondan kurtulmam mümkün değildi. Gözyaşlarım tekrar tekrar süzülürken aşağı,  boynuma kondurduğu öpücüğü hissettim. Mide suyum ağzıma geldiğinde neredeyse kusmak üzereydim.

Ellerimi göğsüne koyup güçsüzce onu itmeye çalıştım. Bir milim bile kıpırdamadı. Güçlüydü. "Lütfen bırak beni gideyim." Tekrar itmeye çalıştığım da bir kez daha başarısız olup, yenilmiş bir şekilde kollarımı aşağı indirdim.

SADİST(KaiSoo)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin