Cevap vermedim. Sessiz kaldım.

Benim susmamla avuçları arasında bulunan ellerimi sımsıkı tutup kalbinin üzerine kapattı. "Hissediyor musun?" dedi.

Avuç içlerime değen teninin altındaki kalp atışlarını hissetmemek mümkün müydü ki, dostlarım? Öyle hızlı atıyordu ki...

Ellerimi daha bir bastırdı tenine. "Şu kalbin atma nedeni sensin, Afitap. Sadece sen!" dedi fısıltıyla. Yutkundu. "Sana o kadar büyük bir sevgi besliyorum ki, inan, inan o iki kelimeye sığdıramam bunu. Yetersiz kalır!"

Egemen'in ağzından dökülen her kelime birer birer kalbime dokunuyordu sanki. Bu ne güzel sevgiydi! Bu ne güzel sevilmekti böyle! Biliyor musunuz, dostlarım! Bu çocuk seni seviyorum demese de olurdu bana! Daha iyisini yapıyordu! Öyle güzel seviyor ve öyle güzel hissettiriyordu ki sevgisini, haklıydı, o iki kelime fazlasıyla sönük kalıyordu bunların yanında! Varsın söylemesindi, ben biliyordum ya gerisi önemli değildi.

"Biliyorum," dedim aynı onun gibi fısıldayarak. "Artık biliyorum."

Güldüm. Güldü.

"Ama yine de," dedim bakışlarım kısa bir an birbirine kenetli duran ellerimize kaydığında. "Çok şaşkınım. Yani sen ve ben--"

"Biz." diye cümlemi düzelttiğinde nedesizce utanmış ve bir o kadar da mutlu olmuştum.

Sanırım bu duruma alışmam biraz zaman alacak gibiydi. Ama dediği doğruydu da, ne demiştim en başta! Artık o ve ben yoktu, biz vardık!

Gülümsemem genişledi. "Doğru," dedim. "Biz." ne güzel kelimeydi o!

Dudaklarımı yalayıp yutkundum. "Yine de çok garip, yani bir saat önce bana böyle bir şey yapacaksın deseler hayatta inanmazdım. Hatta diyenin aklından şüphe ederdim." dedim gülerek. "Gerçi halen inanamıyorum ama o ayrı bir mesele."

Dediklerime Egemen de güldüğünde bana katılır şekilde kafasını salladı. Ama bir şey demek yerine sessizliğini korudu. Sadece bana bakmakla yetindi. Bu anın özlemini sürüyordu sanki. Sessizce nefeslenip aldığım nefesi geri verdim. Ortam kısa bir süreliğine sessizliğe gömüldü.

Şu an nedensizce kendimi gergin hissediyordum. Her şey normal ama aynı zamanda bir o kadar da anormal geliyordu. Garip bir duygunun içinde hapsolmuş gibiydim sanki. Ne kurtuluyordum ne de kurtulmak istiyordum. Güzel ama aynı zamanda kötü bir histi bu. Bu halime, istemsizce tebessüm yer edindi dudaklarımda. Sanırım on yedi yıllık hayatı boyunca sap olan ben için böyle hissetmem fazlasıyla normal olmalıydı.

Tekrar nefeslenip birbirine kenetli olan ellerimize bakmayı kesip Egemen'e çevirdim bakışlarımı. Aynı şekilde beni izlemeye devam ediyordu. Gözlerimiz kesiştiğinde gülümsemem genişledi yüzümde.

Aklıma gelen bir soruyla ise düşüncelerim dağıldı dudaklarım aralandı. Sahi, Egemen ne zamandır bana bu duyguyu besliyordu? Saniye geçmedi ki aynı cümle bire bir dudaklarımdan döküldü.

"Şey," dedim bir an cümleyi toparlayamayıp. "Peki ne zamandır bana karşı bu hisleri besliyorsun?"

Sorumla Egemen'in yüzünde geniş bir gülümseme oldu. Açıkcası bu sorunun cevabını fazlasıyla merak etmiştim. Ben yaklaşık iki aydır ona olan hislerimi içimde saklıyordum peki ya o? Ne zamandır böyleydi? Dudağımın içini kemirip cevap bekler şekilde ona bakmaya devam ettiğimde saniyeler sonra dudakları aralandı.

YANLIŞ NUMARA | TEXTING *Tamamlandı*On viuen les histories. Descobreix ara