"Adımı söylemedin," dedi hüzünlü bir sesle.

"Ege..." Ellerim saçlarına karıştırdığımda yüzünü boynuma biraz daha bastırdı. "Bak bana."

Başını kaldırdığında gözlerini gözlerime çevirdi. Bana böyle bakmasını çok seviyordum. Her şeyden kaçıp bende saklanmasını... Onu çok özlemiştim. Yanımda, bir nefes uzaklığımda dururken bile onu çok özlüyordum. Ne kadar doldurursam doldurayım içimi onunla hep eksik kalıyordu, hep yetmiyordu.

Gülümsediğimde dudağının kenarı kıvrıldı. Elimi dağılmış saçlarını üzerine attım. "Çok acıktım," dedim dudaklarımı oyuncu bir tavırla büzdüğümde. Uzanıp öptüğünde biraz daha gülümsedi.

Beni de tutup yataktan kaldırdı, kapıya ilerlerken durdu.

"Saçların ıslak, bir de ayakların çıplak..." dedi kendi kendine söylenir gibi. "Bekle."

Siyah ahşap dolabına ilerleyip kapaklarını iki yana açtı. İçine doğru eğildiğinde çorap sepetini kendine çekti. Bir çift siyah çorap alıp yanıma döndü. Yatağın ucuna oturduğunda belimden çekip bacaklarının üzerine oturmamı sağladı.

Çorabı almak için uzansam da çifti birbirinden ayırarak öne eğildi. Kolumun tekini omzundan sardığında tekini giydirmişti bile. Diğerine uzandığında dudaklarımı ensesine bastırdım. Şampuan kokusu ile karışına Ege kokusu içime dolduğunda doğruldu.

"Bacaklarım üşümez ama ayaklarım üşür, öyle mi?"

"Öyle..." dedi elime uzandığında. "Yere basıyorsun."

"Ev sıcak," dedim omuz silkerken.

"Olsun, yere basılmaz."

"Peki," dedim, kelimeyi incelterek.

Birkaç saat önce yaptığımız gibi tekrar mutfağa döndüğümüzde Ege kıstığı gözleri ile etrafa bakındı.

"Ne yiyeceğiz?"

Hiçbir fikrim yoktu. Şu an aklıma tek bir yiyecek adı gelmiyordu. Biraz susamıştım, su hala varlığını hatırladığım bir şeydi demek ki.

Ege'nin gözleri parladığında bırakmadığı elimden çekerek beni kendine yaklaştırdı.

"Dışarıdan söyleyelim,"

Kaşlarımı çattım. Bir şeyler hazırlamak daha güzeldi.

"Iım bence şey yapabiliriz?"

Ne yapabiliriz?

Elimi avucundan çekip beline yerleştirdim. Düşünen ifadem ile kaşlarımı kırıştırdım.

"Su içmem lazım önce..."

Dolaptan kocaman bir bardak alıp sebile ilerledim. İçini su ile doldurduğumda nefessiz kalmayı umursamadan hepsini içtim. Evet şimdi düşünebilirdim. Ne yiyecektik?

"Ay bilmiyorum," dedim sanki bir cevap vermem gerekiyormuş da ben geciktiriyormuşum gibi. "Tost yapalım."

"Tost?" dedi kaşlarını çattığında. "Dün geceden beri hiçbir şey yemedim, tost ile doymam."

Dudaklarımı birbirine çarptıracak kadar kuvvetli bir nefes savurdum dışarı.

"Sen karar ver, unuttum ben yemek isimlerini falan her şeyi. Yaşımı sorsan Ege derim," dedim omuz silkerken.

Minik bir kahkaha attığında bana yaklaşıp ellerini belime sardı. Burnumun ucunu öpüp tekrar gözlerime baktı.

"Dün gece 23 olmadın mı sen?"

İLKYAZWhere stories live. Discover now