Bonus 20

12.1K 577 418
                                    

Holaaa, 

Bu finalden önceki son bonus bölümü. Dün yayınlanan bölüm İlkyaz akışından bağımsız bir alternatif evren bölümüydü. Bu bölüm ise bildiğimiz ve alışık olduğumuz İlkyaz.

Keyifli okumalar diliyorum her birinize. 

Final bölümünde görüşmek üzere.

İrem Pelin xx

• Ekin Göksoy •

Araba demir kapının önünde durduğunda hızla kapıyı dışarı fırlayıp kapıya doğru birkaç adım attığımda kapatmadığım kapıyı fark etmiştim. Gecenin bir köründe, bana ait olmayan bir evin önünde, yolda teker izi bırakacak kadar sert bir frenle durduğum yetmezmiş gibi bir de kapıyı kapatmamıştım. Bir de nara atarsam tam olacaktı. Yan evlerin polis çağırmak için yeterince sebebi vardı artık.

İçmemiştim. Bir damla bile içmemiştim ve günler sonra zihnim ilk kez bu kadar ayıktı. Gecenin üçünde Sıla'nın kapısına dayanmıştım ve ayıktım. Hangisi daha kötüydü bilmiyordum. Bunu ayık kafayla yapıyor olmak mı, yoksa acının uyuşturduğu beynin alkolden daha yoğun bir bulanıklık yaratıyor olması mı? Fiziksel acı da değil bu, biri boğazımı sıkıyordu. Çığlığım duyulmuyordu. Buraya boğazımı sıkan ele dur demek için gelmiştim.

Bunca yıl sonra, ilk kez, dur diyecektim. Kangren olan eli kesip atarlardı, vücuda sıçramasın diye. Kalbimi söküp atacaktım ki yaşamaya devam edebileyim. Zor değildi. Zor olan bir kere daha sormak, bir kere daha yalvarmak, bir kere daha o kuyunun dibinde tek başıma olduğumu görmekti. İçimde bitmeyen, aksinin yaşanma ihtimalinin umudu kesip atma isteğimi çoğaltıyordu. Kendime de ispat edecektim. Öyle bir umut olmadığını kendime de ispat edecektim.

Bahçe kapısından içeri girdiğim an telefonu çıkarıp mesaj attım.

"Aşağıdayım..."

Gecenin 02.34'ünde, tek kelimelik bir mesajla ile kapısına dayanmıştım. Benim de tek kelimelik bir alacağım vardı. O kelimeyi alacak ve uygulayacaktım. Aksi mümkün değildi. Olmazları oldurmak isteyen yanımı bir şişenin dibinde kaybetmiştim. Her şeyin bir sonu olmalıydı, ben o son için gelmiştim buraya.

Hiçbir şeyi başaramayan iki insan olarak bir istediğim bir vedayı başarmaktı. Bir vedamız olsun, onu yeni yollara çıkarken iç cebimizde taşıyalım ki bize hatırlatsın nelerden geçtiğimizdi, hangi duraklarda eskidiğimizi.

Bağırmayı düşündüm. Odasının camının altına geçmeyi ve bağırmayı düşündüm. Bilsem içerdim. İçsem ne güzel bağırırdım.

Mesaja cevap gelmediğinde aradım.

Telefon bildirimlerinin hiçbirini açmadığımdan logoların üzerindeki sayılar sinir bozucu bir hızla artıyordu. Mail, mesajlar, uygulamalar, aramalar... Hepsi sonraydı. Okuduğum son maile sebep geldiğim kapıdan alacağım tek bir cevap vardı.

"Sıla!"

Pencerenin altından bağırdığımda bazı noktalara içmeden de gelindiğini anladım.

"Sıla!"

Bir kere daha aradığımda telefon meşgule düşmüştü. Önce perde aralandı sonra geceden karanlık gözleri gözlerimi kondu. Geceden daha güzel, geceden daha bilinmez bakışlarını çatık kaşları daraltı. İçime aynı anda hem huzur, hem huzursuzluk yayıldı.

Çok güzel bir manzaranın kıyısındaydım ve deniz taşmak üzereydi. Bu hep böyleydi. Onu ilk gördüğüm gün de, şimdi de... Hep!

Perdeyi örtü ve birkaç dakika sonra kapının sesi duyuldu. Duvarın kenarına ilerleyip sırtımı duvara yasladım. Bir şey beni tutmalıydı ve duvar en sağlam olandı.

İLKYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin