Bölüm 38

16.1K 984 716
                                    

Tarih 14'e dönmüş olsa da ben 13 Mart için bir kutlama yapmak istiyorum bölüme geçmeden önce.
Bu bölüm doğum günü sebebiyle Ata'ya... 
Benim canım arkadaşım... İyi ki doğmuş, iyi ki var!
Öpücükler, sevgiler, konfetiler... atagoksoy  

Kontrol ettim ama aklım biraz dağıldı, sabah bir kere daha bakarım, hataları görmezden gelin lütfen. 

İrem Pelin x

🌸

Sıla Ekin'i soyunma odasından uzaklaştırdığında kapının önünde çıkmalarını beklemiştim. Kapı açıldığında basketbol takımına ters düşecek şekilde dışarı çıkmaya başladılar.

Çetin geçerken bana göz kırptığında ona gülümsemekle yetinmiştim. Şu an zihnim tek bir şeye odaklıydı. Batuhan da çıktığında bakışlarımı kapıya çevirdim. Mert hemen yanımda durduğunda ona döndüm.

"Gitmedin mi?" dedi bakışları önce koridoru taramış, sonra bana sabitlenmişti.

"Gideceğim birazdan."

Başını salladıktan sonra uzanıp yanağımdan makas aldı.

"Görüşürüz," dedi salona yönelmeden önce.

Hemen ardından beklediğim kişi çıkmıştı.

"Akın," dedim zaten beni fark etmiş olan bakışlarına rağmen.

Yanımda durduğunda içeride kalan son kişi de çıkmıştı. Gözleri üzerimde durduğunda bakışlarımı çekmedim. Yürümeye devam etmeden kısa bir an tereddüt etmişti. Yüzümdeki ifadenin ne anlama geldiğini biliyordu. Akın ise bu konuda tecrübesizdi. Kurtarmak isteyeceği son insan olmasına rağmen eminim şu an Akın'ı çekip karşımdan almak isterdi. Kaşları hafifçe çatıldığında her şeyin yolunda olup olmadığını kontrol etmek istercesine adımlarını yavaşlattı.

Normal şartlar altında ona göz kırpmam ya da başımla devam etmesini işaret etmem gerekirken ben öylece bakmaya devam ediyordum. İkimizin de yolu bu rampalar ile örülüydü işte. Bu tanıdıklık hissi, bu her ifadenin altındaki anlamı en iyi bilen olmanın verdiği birbirine karışmışlık ilerlememize engel olandı. Haklıydı, savruluyorduk.

Akın gözlerini benden çekmediğinden ona döndüğümde yüzündeki karmaşık hava duygularını dışa vurmak için yeterliydi. Ekin ile olan tartışmasının hararetini de üzerinden atmışa benzemiyordu.

"Sırası değil biliyorum," dedim ifadesiz bir şekilde ona bakarken. "Maça dönmen lazım, aslında bitişini bekleyebilirdim ama ertelemek istemiyorum."

Kaşları hafifçe çatıldığında sol elinin işaret parmağı ile çenesinin altını kaşıdı.

"Dinliyorum," dedi temkinli bir tonlama ile.

"Sana pek bahsetmedim, gerçi her şey ortada, bütün kristal parlaklığı ile..." Hafifçe gülümseyip asıl noktaya girmek üzere olduğumu belirttim. "Babam ile neden bu denli kopuk bir ilişkimiz var biliyor musun?"

Akın konunun buraya nasıl geldiğini, benim neden maç arasında ona babamdan bahsettiğimi merak etmiş olmalı ki kaşlarını kaldırdı.

"Hiçbir zaman birbirimize aşırı düşkün değildik. Babam sorumlulukları konusunda oldukça özenlidir, yapması gereken hiçbir şeyi yarıda bırakmaz. Ben de onun sorumluluğunda olan biriydim, yapması gereken her şeyi eksiksiz yaptı ama işte hep görev gibi yaptı. Asıl kopuşumuz ise daha sonra oldu. Babam Ege'yi hiçbir zaman sevmedi, Vural amca ile arkadaş olmasına Yağız'ı yere göğe sığdıramamasına rağmen Ege'ye hep ters gitti. Bana asla engel olmadı, görüşmemize tepki vermedi ama sevmiyordu işte. Buraya kadar sorun yoktu çünkü fikirlerini önemsemiyordum zaten, ondan ne zaman tamamen koptum biliyor musun?"

İLKYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin