Bonus 14

12.4K 825 93
                                    


"Cause if I want you, and I want you, babe...
Ain't going backwards, won't ask for space.
Cause space is just a word made up by someone who's afraid to get too."

(Eğer seni istersem, ve istiyorum da, bebeğim...
Geri dönüş olmayacak,mesafe istenmeyecek.
Çünkü mesafe çok yakınlaşmaktan korkan birinin uydurduğu bir laftır.)  


● Sıla Aslan ●




Ekin'in yatağında daha önce uyumuştum. Daha önce bu evin herhangi bir yerinde en az bir kez uyumuştum. Uzun partilerden sonra eve gidemeyeceğim anlarda ya da o partilerden sıkılıp sakin bir köşe bulmak istediğimde... Sakin bir köşe genelde Ekin'in odası oluyordu çünkü evin 'girilmeyecek' kısmı sadece orasıydı. Bir şekilde bu evde sayısız defa uyumuştum ama şu an uyuyamıyordum. Öfkem miydi beni uyutmayan yoksa ne yapacağımı bilmemem miydi emin değildim. Onu affetmek değildi mesele... Kalbimi kırmıştı evet ama bu ilk değildi. Tanıdığım, bildiğim, daha da beteri yakın arkadaşım olan biri ile sınırı aşmıştı, evet ama bu da ilk değildi. Sinem konusunda Nora haklıydı, Ekin'e karşı hep biraz fazla ilgiydi. Belki de aramızı açan buydu. Nora ile olan samimiyetime bir de Ekin, Ege ve Mert eklenince kendini dışlanmış hissettiğini düşünmüştüm. Benden bu sebeple uzaklaştığına inanıp onunla birçok defa konuşarak sorunu çözmeyi denemiştim ama sorun çözülmeyecek bir yerdeydi. Çözülmeyecek kadar büyük değildi sorun çözülmek istemiyordu. Taraflardan biri konuyu kendi içinde kapatmıştı ve diğer taraf -bu ben oluyorum- istediği kadar orta yolu bulmayı denesin bir anlam ifade etmemişti. Şimdi uzaktan baktığımda her şeyi daha net görüyordum. Sinem Ekin'e karşı hislerim olduğunu bilemezdi, o zamanlar Ekin'e karşı hislerim olduğunu ben bile bilmiyordum. Tamam, biliyordum ama kendime dahi söyleyemiyordum. Nora her zaman sezgileriyle hareket eden biri olduğu için durumu sessizce çözmüş ve ikimizin de üstüne gelmemişti. Belki Ekin ile daha açık konuşabiliyordu ama benimle hiç özneleri belli ederek konuşmazdı. Garip bir şekilde bu konuda sınırını biliyordu, onun için fazla beklenmedik olsa da. Ekin ise... Ekin'di işte. Zordu, onunla ilgili her şey fazla zordu. O asla sahil kıyısındaki ahşap ev olamazdı, o şehrin merkezinde yüksek bir binaydı. Onunlayken tatlı meltem teninizi okşardı evet, tam uykuya dalmak üzereyken ise birden rüzgar şiddetlenirdi. Sakin, dingin ve tahmin edilebilir değildi. Denklemini çözerseniz şaşırmayı bırakırdınız. Ben ona şaşırmayı bırakalı çok uzun zaman olmuştu. Ondan vazgeçtiğim zamanların birinde kendime artık kıskanmadığımı söylemiştim, onu başka kadınlarla görmekten kıskanmıyorum çünkü benim ile bir bütün değildi. 

Sınırları kendi içimde belirlersem alacağım darbenin şiddetini de öngörebilirim sanmıştım. Yanılmışım... Ekin kapılı kapılar insanı değildi, o üzerinde güzel durduğuna inandığı şanı da zaten böyle yayılmıştı. Beni sinirlendiren, öfkeden delirmeme neden olan her hareketinden sonra kendime durduğum yeri hatırlatmıştım. Arkadaştık... Bu kadar. Mert ne ise benim için, Ege ne ise, Ekin oydu... Öyle olmalıydı. Olmamıştı.

Kendimle verdiğim savaşları, büyük bir çaba ile dizginlediğim tepkilerimi hep görmezden gelmiştim. Bazen, kendimi tutamayarak ettiğim iğneleyici lafları saymazsak olduğu kişi için ona asla hesap sormamıştım. Normal şartlar altında Ekin ve ben aynı düzlem üzerinde iki farklı nokta bile olamazdık. Normal şartlar altında Ekin aynı masada oturacağım, aynı ortamlarda bulunacağım, gülüp eğleneceğim biri olamazdı. Normal şartlar altında yaptığı her şeye rağmen hala onun yanına gitmek için kıvranmazdı bedenim. Belli ki kalp normal şartlar atlında koşulunu umursamayan bir organdı.

İLKYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin