13- Her hayal bir facia

146 11 0
                                    

İyi okumalar:) 

**
Bir şey yaptıktan sonra hiç içinizin içinizi kemirdiği, sonraki her saniye boyunca bütün hücrelerinize kadar bunun rahatsızlığını hissettiğiniz oldu mu? Üstelik yaparken oldukça kararlı olmanıza rağmen. Ya da zevk almanıza... Her zaman pişmanlığın mı yoksa çaresizliğin mi daha kötü olduğunu düşünmüşümdür. Ama artık ikisinin de aslında aynı olduğunu görüyorum. Çünkü sizin kahrolmanızı sağlayan şey temelde, yapacak hiçbir şeyiniz olmamasıdır. Pişmansanız eğer, çaresizdiniz. 

Ben pişmandım. Dün yaptığım şeyden, olanlardan... Belki daha önce hiç hissetmediğin tarzda bir şey yapmış olmanın getirdiği bir şeydi, belki de sadece gurur meselesi yapıyordum. Onun karşısında düştüğüm durum mu, karşımdakinin bir erkek olması mı yoksa karşımda onun olması mı böyle hissetmeme sebep oluyordu, bu ise benim için bile hala muammaydı. 

Çaresizdim çünkü zamanı geri alıp hiçbir şeyi düzeltmeyeceğim gibi, ne yaparsam yapayım içimdeki karmaşaya da son veremiyordum. 

Muhabetlerine katılmak için kendimi oldukça zorladığım arkadaşlarım bendeki durgunluğu fark etmiş olacaklardı ki birbirlerine bakıp başlarıyla beni işaret edip kaş göz yaptıklarını gördüm. 

"Siz sormadan söyleyeyim, iyi uyuyamadım." 

Yalan. Her zamankinden çok daha iyi bir uyku çekmiştim. Şu anda bulunduğum ortamda bulunmak istemiyordum ve bunun için kullanabileceğim tek bahane buydu. Herkese uyuyacağımı söyleyerek sırama gittim ve inandırıcı olması adına kafamı sıraya koydum. Sıranın altından yer desenlerini izliyordum ve ne kadar garip olduğunu açıklamama kelimelerin bile yetmeyeceği kadar büyük bir hazla parsellerin üzerindeki çizgileri nesnelere benzetmeye çalışıyordum. 

Sıranın altında beliren bir çift ayak ile dürtülmeden önce kafamı kaldırdım ve karşımda çekingen bir şekilde beni izleyen jisoo'ya baktım. Elinde bir test kitabı tutuyordu, bu sayede az çok ne için gelmiş olduğunu anladım. Yine de hiçbir şey söylemeden 'ne istiyorsun' dercesine yüzüne bakmayı sürdürdüm. 

"Şey, uykunu bölüyorum ama-" 

Sert şekilde çıkıştım. "Evet, bölüyorsun." 

Kızın yüzü bir anda mosmor oldu, gülümsemesi soldu ve beyninin içinde yankılanan hayal kırıklığı müziğini ben bile duyuyordum ki ortaya bütün sınıfın bana dönmesini sağlayacak kadar şiddetli bir kahkaha bıraktım. Böylece  kızın dumur olma evresinden, bu deli mi, en sonunda ise biran önce kaçıp canımı kurtarayım moduna geçiş yapması uzun sürmedi. Durumu toparlanmak adına bir şeyler söylemem gerektiğini hisettim çünkü kız bana beş kollu mutant bir orangutanmışım gibi bakıyordu. 

"Ah, sadece şaka yapıyordum." Yana kaydım. "Otursana." 

Stresli ama rahatlamış bir gülümseme koydu ortaya ve yine de emin olmayarak yanıma oturdu. "Şu soruya bakabilir misin?" 

Elimi kalemi ver dercesine uzattım. Birkaç dakika soruyla cebelleştikten sonra Jisoo'ya döndüm ve çözümü anlatmaya başladım. Kız şükürler olsun ki akıllıydı ve beni fazla uğraştırmamıştı. 

"Başka sorun olursa her zaman gelebilirsin, tamam?" 

Kendimden beklenmeyecek bir kibarlık örneği sergiliyordum ama yaptığım şakanın onun üzerinde şakadan çok gerçekten terslemişim gibi bir etki bıraktığı izlenimine kapılmıştım. Ve kabul etmek gerekirse bu konuda haksız sayılmazdı.  Çünkü ben hep öyle biri olmuştum, değil mi? 

"Tamam. Teşekkür ederim." Sevecen bir gülümseme yollayıp kendisine merakla bakan arkadaşlarının yanına döndü. 

O sırada gözüm arkadaşlarıyla pek ilgilenmiyor gibi gözüken Sehun'a ilişti. Gözlerini kısmış sanki röntgenimi çıkarmak istiyormuşçasına bana bakıyordu. Normalde ne bakıyorsun der, onu tersler ya da ben de bakışlarına pes etsin diye karşılık vermeye devam ederdim ama öyle yapamadım. Bu sefer olmadı. Şimşek çarpmış gibi önüme döndüm ve birkaç saniye sonra göz ucuyla hala bana bakıp bakmadığını kontrol ettim. Çoktan arkadaşlarıyla ilgilenmeye başlamıştı ve çikolatısını emmeye devam ediyordu. Oldum olası çikolatayı emerek yiyenlere sinir oluyordum. 

SATRANÇ/HUNHAN حيث تعيش القصص. اكتشف الآن