9- Sadece başlangıç

171 13 3
                                    


** 

Uzaktan gözüme çarpan hafif bukleli ve sarıya yakın tondaki saçları gördükçe midemde nükseden bulantı ve tiksinti hissine engel olamıyordum. Şu işi hiçbir sorun çıkarmadan halletmem gerekiyordu. Uzun süredir onu takip ediyordum ve evine yaklaşıyordu. Arkadaşlarından nihayet ayrıldığında ona yaklaşmak için kapşonu kafama çektim ve güneş gözlüklerimi taktım. Çok başarılı bir kılık değiştirmese sayılmasa da beni bir süre idare ederdi ve yine de aramızdaki mesafeyi koruduğumdan beni tanıyacağını sanmıyordum. 

Birkaç dakika daha yürüdükten sonra bir apartmana yönelince orasının evi olduğunu tahmin ederek hızımı iyice artırdım. Kapıya yöneldiğinde tam dibindeydim ve içeri girmesine fırsat vermeden kolundan çekerek bana dönmesini sağladım. Bağırmasını engellemek için eş zamanlı olarak elimi ağzına kapattım. Gözlerimiz buluştuğunda büyük bir hırs ve öfkeyle dolmuştum. Benim tersime, o korkmuştu ve olanlara anlam veremediği her halinden belliydi. Okul dışındaydık ve onu buraya kadar takip edebileceğimi düşünmemişti. Tıpkı o siktiğimin planını yaparken bunun ne kadar salakça olduğunu düşünemediği gibi. 

"Elimi çektiğimde bağırırsan bunun sadece sana zararı dokunur Sowon. Sakince kapıyı açacaksın ve birlikte içeri gireceğiz." 

Söylediklerimi daha etkili kılmak için kolunu sıkabildiğim kadar sıktım. Yüzünü buruşturdu ve kafasını hızlıca onaylar şekilde salladı. 

"Güzel." 

Elimi çektiğimde hızlıca arkasını döndü ve kapıyı açtı. Apartmanın girişine girdiğimizde şansıma kimse yoktu. Kapıyı kapatır kapatmaz ona döndüm. Tek elimle yüzünü sıktım. Zarar vermemeye çalışıyordum ama ondan o kadar tiksiniyordum ki kendime engel olmam her saniye zorlaşıyordu. En çok ayrıldıktan sonra bu kadar düşen insanlardan tiksiniyordum. Birazcık güçlü olmayı becerebilseydin de kendini gözümde bu duruma düşürmeseydin keşke. 

"O küçük beyninle bana oyun oynayabileceğini mi sandın?" 

"Luhan n-neden bahsediyorsun?" 

Alt dudağım seğiriyordu. Ve nedenini bilmediğim bir şekilde, sesim beklediğimden çok daha sakin çıkıyordu. Lakin soğukkanlı bir sakinlik, kesinlikle hoşgörülü değil... 

"Bak Sowon, ben salak yerine konulmaktan nefret ederim. Ve galiba sen, beni salak sanıyorsun. Ne dersin? Sence ben salak gibi mi görünüyorum? Sence ben, bu yaptıklarını senin yanına bırakır mıyım?" 

"B-ben bir şey anlamıyorum. Hiçbir şey yapmadım!" 

"İnkar etmeye devam ediyorsun yani? O zaman şöyle söyleyeyim, güya benim seni paylaşmakla tehdit ettiğim o fotoğraf varya, onun çok daha güzellerini bütün okula ve tabiki ailene açıklamak zorunda kalırsın." 

"Ne? Sen ne saçmalıyorsun?!" 

"Ben senin aksine saçmalamam Sowon. Ve inan bana, saçma mı değil mi bunu bir daha kimsenin yüzüne bakamayacak hale geldiğinde çok iyi anlarsın." 

Konuşmama biraz durduktan sonra devam ettim. 

"Arkadaşlarının yüzüne nasıl bakacaksın? Üstelik onlara sadece çıplak fotoğraflarını atmakla kalmam. İnan bana, elimde neler olduğu hakkında en ufak bir fikrin bile yok. Ben senin gibilerle ilk defa karşılaşmıyorum. Bu yüzden herkese, her şeye karşı önlemimi alırım. O gece sen uyurken bir sürü harika fotoğraf çekme fırsatım oldu. İnan bana seni mahvetmeden durmam." 

Yüzüne endişe hakim oldu ve gözleri doldu. Anlaşılan yeterince etkili konuşmuştum. Eğer inat etmeye devam ederse elimde sadece tek bir kozum daha vardı. Konuşup konuşmamak arasında sıkışıp kaldığı çok barizdi. Onu teşvik etmem gerekiyordu. Yalnız diğer kozu oynayıp oynamamak arasında kalmıştım çünkü blöf yapacaktım ve eğer söylediğim şey doğru değilse, bir daha konuşmasının imkanı yoktu. Yine de riske atmaya karar verdim. 

SATRANÇ/HUNHAN Where stories live. Discover now