37

1.8K 107 142
                                    

37.Bölüm

-DÜZENLENDİ

------------

Üzerindeki tozları dahi ezberlediğim gri duvarı baygın bakışlarla incelemeye devam ederken gördüğüm rüyayı ve fotoğrafları düşünüyordum. Oturduğum yatakta oflayarak geriye doğru yaslanırken ağrıyan başım ve vücudum bana hiç yardımcı olmuyordu. Burada ne kadar süredir durduğumu bilmiyordum fakat geldiğim günden beri sürekli halsiz ve güçsüz hissediyordum kendimi. O günden sonra maskeli hiç gelmemiş sadece yemek için bir adam boş tabakları alıp yenilerini getirmişti. Açılan kapı sayesinde içeri giren ışık ve temiz hava bir nebze rahatlamı sağlasa da karanlığa alışnış gözlerim için aynı şey geçerli değildi. Gözlerimi kısarak duvara bakmaya devam ederken masanın önünde duran sandalyenin çekildiğine dair çıkan sesle maskelinin geldiğini anlamıştım.

"Aras Barkın"

Duyduğum isimle kaşlarım havalansa bile sessiz kalıp önüme bakmaya devam ederken merakla diyeceklerini bekliyordum.

"Daima peşinde olmasına rağmen fark etmediğin gölgen "

Boş gözlerimi duvarda gezdirmeye devam ederken şaşırmama engel olamıyordum.

"Gökhan da var tabi Aras nereye o oraya, ayrılmaz ikililer"

Ne anlatmaya çalıştığını anlamasam da sessiz kalarak dinliyordum onu.

"Ayrıca Miraç başlarda hayrete düşmemi sağlasa da zamanla sana verdiği değeri anlamamla şaşırmayı bıraktım"

"Lafı dolandırmadan ne söyleyeceksen söyle"

Sabredemeyerek söylediğim cümleyle oturduğu yerde dikleşirken parmakları ile de masada ritim tutuyordu.

"Peki"

Ayağa kalkarak kapıya ulaşıp kapıyı araladığında gözlerimi ona çevirmiş gözüme çarpan ilk şeyse boynunu dahi kapatan maskesi olmuştu.

"İki kişinin bildiği sırrı üçüncü kişiler öğrendiğinde ortaya çıkması kaçınılmaz sondur ve uzun zamandır, üçüncü kişilerin öğrendiği sırlar var. Aynı kadere mahkum olacak sırlar"

"Sen bu sırları nerden biliyorsun peki?"

"Seninle ilgili şeyleri senden daha iyi bildiğimi söylemiştim Efulim"

Maskeli, anonimdi. Kapanan kapı ile gözlerim tekrar karşımdaki duvarı bulmuştu. Aklım yeterince bulanıkken bir de sır ve bu üstüne gelmişti. Düşüncelerden arınmak istercesine salladığım başımdaki hala geçmemiş olan ağrı, göz çukurlarımı delercesine baskı yaparken baygın gözlerim duvardaki belirsiz kare şeklinde ki çıkıntıya takıldı. Dışarıdan bakışlarla asla anlaşılmayacak şekilde olsa da uzun zamandır duvarı incelememin getirisi ile fark edebilmiştim. Oturmaktan pelte kıvamına gelmiş olan bacaklarımı zorla hareket ettirerek ayağa kalktığımda sendelemiş, yatağın yanına dizlerim üzerine düşmüştüm. Kafamı yatağa yaslayarak derin bir nefes aldıktan sonra bu havasız odadan çıkma isteği ile son bir gayretle yeniden ayağa kalktım. Yavaş adımlarım duvarda çıkıntının olduğu yere geldiğinde durmuş, ellerim benden bağımsız havalamış ve çıkıntının üzerini bulmuştu. İçeri doğru ittirdiğim çıkıntı ile duvarın hareketlenerek başka bir odaya geçit açmasıyla şaşkınlığımı arttırırken oluşan aralıktan içeri baktım. Tedirgin bakışlarım kapıdayken yeni gittiklerini hesaba katarak uzun bir süre gelmeyeceklerinden dolayı adımlarımı odaya attım. Karanlık olan oda adımımı atmamla aydınlanırken odanın kenarında olan masa ve sandalye harici hiçbir şey olmamasını yadırgamıştım. Seri adımlarla masaya yaklaştığımıda üzerinde birçok kağıt bulunması ile meraklanırken zamanımın olmaması nedeni ile en kenarda bulunan ve dikkatimi çeken zarfı elime alarak açmıştım. İçinden çıkan kağıt ve fotoğraflara bakarken ilk fotoğrafta kendimi görmemle acele ile hepsini sonra bakmak üzere tekrar zarfa yerleştirip cebime koymuş, duvarı biraz uğraş sonrası eski haline getirmiştim. Geriye dönerek masanın çekmecelerini karıştırmış, en arkada bulduğum küçük çantayı karıştırmaya başlamıştım. İçinden çıkan fener, nakit para, telefon, bisküvi ve su ile sevinmeyi sonraya bırakmış, feneri elime alıp fermuarı kapatarak odanın ucunda kasası olmayan kapıya yönelmiştim. Fener yardımı ile labirente benzeyen koridor tarzı dar yerlerden koşarak geçerken önüme çıkan üç yol ayrımına şaşkınlıkla baktım. Şuana kadar hep bir yol vardı ve bu işime gelmişti fakat şimdi bir yol seçmem gerekiyordu. Bedenimde kol gezinen adrenalin ile ani karar vererek sağdaki yola sapmış, koşmaya devam etmiştim. Bir süre sonra karşıma çıkan sarmaşıklar ile duraksarken hızlıca elimle kendime yol açmış, kendimi dışarı atmıştım. Halsiz olan bedenimi boş çuval gibi hissederken gün batımının turunculuğu ile temiz hava tenime nüfuz etmişti. Geçip giden arabalar ile anayola geldiğimi anlarken hızlıca yol kenarından ileride görünen yerleşim yerine doğru koşmaya başladım. Telefonu kullanmak aklıma gelse de açtığım an yerimi bulacaklarından bu fikri aklımdan atmıştım. Ulaştığım yerde kendi etrafımda dönerek yardım isteyebilecek bir yer bakarken gördüğüm jandarma karakolu ile mutlulukla gülümsemiş ve hızla ilerlemiştim. Kapıdaki nöbetçilerin yanına yaklaştığımda yerlerinden hafif öne çıkarak konuştu.

"Bir sorun mu vardı?"

"Evet, kayboldum ve nerede olduğumu bilmiyorum"

"Ahmet, komutana haber ver sen. Sizde arkadaşı takip edin o size yardımcı olacak"

"Peki, teşekkür ederim"

"Önemli değil"

Önümdeki askerin peşine takılmışken nedensiz gelen rahatlık ile derin bir nefes almıştım. Güvende olduğu bilmek güzel bir histi.

¤¤¤¤¤¤¤

VİSALOù les histoires vivent. Découvrez maintenant