28

2.3K 137 179
                                    

28. Bölüm

-DÜZENLENDİ

-----------

Sınıfça kurbanlık koyun gibi , hocanın o şanslı (!) kişiyi seçmesini beklerken hoca sınıfa inadına yapar gibi ağır çekimde göz gezdirip pis pis sırıttı ve sırf bizi daha fazla strese sokmak için yavaş adımlarla masasına ilerledi. Gözünü sınıftan bir saniye bile ayırmadan sınıf defterini açarak listeye bakmadan elini bir noktasına bastırdı. Eline baktığımda listenin ortalarında olduğunu farkettim ve sınıf mevcudunun 31 olduğunu ve benim de 23. olduğum düşünülürse ihtimal azdı, ama sıfır değildi. Bu yüzden yerimde tedirgin bir şekilde yerimde iyice dikleştim. Saniyeler süren ama bize asırlar gibi gelen süreden sonra hocanın;

"Miraç"

demesiyle mutlulukla ve rahatlıkla yerime yayıldım . Miraç sakince ayağa kalktı ve Mahmut'cuğumun(!) Sorularını sıralamasını bekledik.

" Hallo(merhaba) "

" Hallo(merhaba) "

" wie geht es ihnen?(nasılsın?) "

" danke, es geht mia gut. Und ihnen? (Teşekkürler, iyiyim. Siz nasılsınız?) "

" danke. Was ist dein lieblingsessen?(teşekkürler . En sevdiğin yemek nedir?)"

" mein lieblingsessen ist mantı.
(en sevdiğim yemek mantıdır.)"

Verdiği cevaba ister istemez gülmüştüm. Aslında cevabı sadece mantı değildi. O liste yaprak sarması ,kebap, lahmacun,döner,kuru fasulye- pilav,çiğköfte diye uzar giderdi fakat uzatmamak adına aklına ilk geleni söylerdi her zaman.

" was ist deine lienlings Auto marke?
( en sevdiğin araba markası nedir?) "

" meine lieblings Auto marke ist BMV. (Benim en sevdigim araba markası BMV'dir.)"

" tamam, oturabilirsin."

Miraç rahat bir şekilde yerine oturduğunda benle Kumsal'a dönerek gülümsedi ve göz kırptı. Bu hareketi ben yapmış olsaydım engelliye benzerdim ama Miraç yapınca çok tatlı durmuştu. İçimdeki Elizabeth asilliğinde olan ve bu yüzden genellikle benimle tartışmaya girmeyen ses, elit kişiliğinden ödün vermeyerek şanssızlığıma isyan ediyordu. Her şeye maydanoz olmak artık milli görevi olmuş olan Oğuz Miraç'a sırnaşıp

" Miraç aşkım bazen seni sorgulama gereksinimi duyuyorum. Benim gibi mükemmel, zeki ve yakışıklı bir insanı şu çırpı bacaklı katnemlere değişiyorsun ya. Diyecek kelam bulamıyorum. "
Diyerek kendince ego kasıyordu. Miraç ise
" cıvıma lan iki dakika. " demiş ve Oğuz' un ensesine vurdu. Önüme döndüğümde hoca bir kaç kişiyi daha sözlüye kaldırmış, işbirliği gibi de nefes almamıza olanak sağlamadan tahtaya bir şeyle yazmaya başlamıştı. Hocanın yazdıklarını defterime geçirirken Almancanın YKS 'de çıkmamasına seviniyordum. Olum gibi geçen sıkcı bir dersten sonra zil çaldığında bir hafta daha Almanca dersini atlatmış olmanın verdiği mutlulukla gerinirken Miraç, Oğuz, Kumsal ve benim telefonumdan aynı anda gelen bildirim sesiyle dördümüz de telefonumuzu aldık. Baktığımda mesajın Çağrı'nın açtığı gruptan geldiğini gördüm.

Zirve Soğuk Bebeğim🐍

Buzlar Prensi: saat 17.00 da dağ evinde olun. Tamamlanması gereken bir görev var.

Gökhan: ayrıca akşam orada kalacağız. Ona göre hazırlıklı olun.

Juniorboşinsan: kız Gökhan sen beni eve mi atıyorsun? Cık cık cık hiç yakıştıramadım sana.

Gökhan: dövdürtme kendini bana .

Juniorboşinsan: tamam aşkım. Niye şaapıyon ki sen şimdi?

Buzlar Prensi : boş yapma.

Boşinsan: çay yap.

Boşinsan: kejjnsksjjnsnjskjdbd

Hayat: geber Oğuz

Öykü: bence de .

Plaj: kesinlikle

Almira: aynen

Miraçma: tamam . Orada oluruz.

Konuşmadan çıkıp telefonu kapatarak cebime attım ve benden farkı olmayarak beyinleri sulanmış olan caanım arkadaşıma hitaben konuştum. "Acıktım ben ya" hepsinin gözleri parlarken hep beraber ayaklanarak sınıfın çıkışına yöneldik.

○○○○○

VİSALWhere stories live. Discover now