Uzun parmakları ile saçlarımı okşadı. İrkildim! Kendimi geriye çekmeye çalıştım ama kaçabilecek alanım oldukça kısıtlıydı. Elini geri çekti. Belki de beni fazla korkutmak istemiyordu.

Sinirlerim yıpranmıştı. Korkuyordum! Bilmediğim birisinin elindeydim ve bana neler yapacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu.

"Kimsin? Kendini göstermemek adına bu kadar korkak mısın?"

"Şşşt güzelim. Sakin ol."

İşte o an buz kesmiştim. Bu olamazdı! Bunca zamandan sonra tekrar karşıma nasıl çıkardı? Hatıralarım sinsi bir yılan gibi yavaşça yuvasından çıktı. Geçmiş bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.

"Tolgay?" Sesim kısık ve güçsüzdü. Onu beklemediğim her halinden belliydi.

Gözüme bağlı olan bezi çözdü. Gözlerimi kırpıştırdım. Uzun zamandır gözlerim kapalı olduğu için acıyordu. Etrafı görebilmem biraz zaman almıştı. Sonunda görüntü netleşti ve Tolgay'ı görebildim.

Beklediğimin aksine biraz çöküktü. Zayıflamıştı hem de hiç ummadığım kadar. Kol kasları eskine nazaran bir hayli sönüktü. Yüz hatları daha çok keskinleşmişti ve yanakları iyice çökmüştü.

Kirli sakal bırakmıştı. Altında siyah bir pantolon vardı. Üstünde ise siyah bir kazak. Siyah botlarının bağcıkları rastgele bağlanmıştı ve sarkıyordu.

Gözleri donuk ve sertti. Tam gözlerimin içine bakıyordu. Zorlukla yutkundum. Onu üç aydır görmüyordum. Son zamanlar da hiç aklıma gelmemişti. Ben onu hayatımdan çıkarmıştım ama o bir şekilde yine karşıma çıkmıştı.

Benden intikam alacağını söylemişti. Acaba beni kaçırmasının altında yatan sebep bu muydu? Onu değil de Çağrı'yı seçtiğim için miydi yaptıkları?

"Bakıyorum güzelliğinden bir şey eksilmemiş ama ilk zamanlardaki gibi hala hırçınsın."

"Ne istiyorsun benden?"

Sırıttı. "Seni desem çok mu kaba olurum?"

"Seni sevmediğimi söylemiştim. Hala neyi uzatıyorsun?"

Sinirlenmesini bekliyordum ama onun sadece sırıtışı solmuştu. Bakışları ise oldukça soğuk ve yırtıcıydı. İtiraf etmem gerekirse bu beni korkutuyordu.

"Ama bu sevemeyeceğin anlamına gelmiyor."

Yüzüne doğru tükürdüm ama bu başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Aramızda biraz mesafe vardı ve yaptığım hareket ile acınası olduğumu kanıtlamıştım.

"Hastalıklı bir piçsin!"

Başını iki yana salladı. "Bu hastalıklı piçle iyi geçinmeni tavsiye ederim. Zira hayatın boyunca bu yüzü göreceksin."

"Allah senin belanı versin!"

Tolgay buna katlanamamış olacak ki hızla yanıma geldi. Çenemi tuttu ve geriye doğru yasladı. Canım acısa da kendimden taviz vermeye niyetli değildim. Onun karşısında küçük düşmeyecektim.

"Bir daha söylesene!"

Zorlukla konuştum. "Allah senin belanı versin!"

Tolgay hırsla çenemi bıraktı ve arkasını döndü. Elleri ile kafasını tutuyordu ve delice başını iki yana sallıyordu. Kesinlikle iyi değildi.

"Sana zarar vermek istemiyorum. Beni zorlama."

Gözlerim doldu. Artık yapacak bir şeyim yoktu. Bu hastalıklı piç tarafından kaçırılmıştım ve kendime hiçbir çıkar yolu göremiyordum.

ZindanWhere stories live. Discover now