Bölüm-35

74.7K 2.3K 511
                                    

Havanın cıvıltısı mutluluğuma destek veriyordu. Uzun zamandan sonra ilk defa bu kadar mutlu olmuştum. Zor bir şeyi başarmıştım. Buna kendim bile şaşıyordum aslında. Tolgay'ı hiç umulmadık bir yerinden vurmuştum. Bunu düşündükçe mutluluktan havalara uçuyordum.

Elimdeki sıcak kahvemden büyük bir yudum aldım. Kahve ağzımda hoş ve güzel bir tat bırakırken gülümseyerek etrafıma bakındım. Dün yaşadıklarım aklıma gelince gülümsemem iyice yüzümde genişledi.

Demir beni istemişti. Tabi ki de onla beraber olmamıştım. Onu orada bırakmış ve Alev'in doğum gününden ayrılmıştım. Beni iki defa arasa da telefonlarına cevap vermemiştim. Buna ilaveten Tolgay beni gece aramış ve azarlamıştı. Ondan habersiz ayrılmam onu kızdırmıştı.

Bu duruma kayıtsız kalmış ve sabah Demir'e buluşmamız için mesaj atmıştım. Oda davetime uymuş ve gelmişti. Karşımda ifadesiz bir şekilde oturuyordu. Sarı saçları oldukça dağınıktı. Mavi gözleri öfkenin ateşini yansıtıyordu.

Üzerine giydiği siyah tişört ona ayrı yakışmıştı doğrusu. Altında mavi dar kesim bir pantolon vardı. Ayakkabı tercihini de siyah spor ayakkabıdan yana kullanmıştı.

İnanamıyordum hala. Ben bu adamı mı yola getirmiştim? Alıcı gözüyle bakınca en az Tolgay kadar yakışıklı ve çekiciydi. Benim etkime kapılması olanaksız gibi görünse de bunu başarmıştım.

Tanrım! Tam bir şeytandım.

Arkama yaslandım ve bacak bacak üstüne attım. Beyaz eteğim bu oturuşumla kısalmıştı ama açıkçası gözüme batmıyordu. Ben rahattım sonuç olarak, başkası kimin umurundaydı?

"Nasılsın Demircim?"

Ses tonum samimi ve içtendi. Bunda dünkü başarımın faydası elbette ki vardı. Demir kahve bardağını sertçe masaya bıraktı. Bundan biraz irkilsem de kendimden taviz vermeye niyetim yoktu.

"Kes saçmalamayı! Dünkü olanlardan sonra beni buraya neden çağırdın?"

Dudaklarımı büzdüm. Bu Demir'in bakışlarının oraya düşmesine sebep olmuştu? Hala benden etkileniyordu. Bunu fazlasıyla belli ediyordu.

"Çünkü seni istiyorum Demir." Ses tonum sonlara doğru dalga geçercesine çıkmıştı. Bu duruma içimden sinsice kıkırdadım.

Demir'in kaşları çatıldı ve öne doğru eğilerek tükürürcesine konuştu. "Düzgün konuş benimle! Yoksa konuşacak bir dilin olmayabilir."

Omuz silktim ve bende öne doğru eğildim. Aramızdaki mesafe iyice azaldı. Yavaşça yanağına ufak bir öpücük bıraktım. Demir bu ani atağımla kaskatı kalmıştı. Onu fazlasıyla tahrik ediyordum. Şuan deli gibi beni arzuluyordu.

Tekrardan geriye yaslandım ve ukalaca konuştum. "Eee nerde kalmıştık?"

Demir transtan çıkar gibi başını iki yana salladı. Zorlukla konuşmaya başladı. "Se sen ne yapıyorsun bana böyle?"

"Bir şey yaptığım yok Demir."

Yalandı! Resmen dün gece kaba bir tabirle Demir'i ayartmıştım. Oda alkolün etkisiyle kendini benim kollarıma atmıştı. Fazla akıllı ve dikkatli birisi olmasına rağmen tuzağıma düşüvermişti. Buda benim ne kadar yetenekli olduğumu belgeliyordu.

"Yanlış sularda yüzüyorsun Bade! Beni avucuna aldığını düşünürken bir bakmışsın seni uçurumdan aşağı sallandırıyorum. Bunun olmasını istemezsin diye düşünüyorum."

Gözümü korkutmaya çalışıyordu. Bilmiyordu ki her şey benden tarafaydı. Bunu göstermenin zamanı gelmişti.

Cüzdanımın içerisinden çıkardığım üç tane ufak fotoğrafı masanın üzerine yavaşça bıraktım. Bunu yaparken yüzümde gizleyemediğim bir tebessüm vardı.

ZindanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin