Bölüm-25

82.7K 2.6K 298
                                    

Beklemediğimiz olaylar peş peşe gelirdi. Başkası böyle olacağını söylese bize, belki de gülüp geçerdik. Olacağına ihtimal vermezdik. Daha doğrusu gerçekleşeceğini düşünmezdik ya da düşünmek istemezdik.

Birisi Tolgay seni öpecek dese müsait bir yerimle gülerdim. Bu durumu imkansız olarak görürdüm ama gel gör ki tam tersi olmuştu. Dudaklarımın üstündeki sıcak dudaklar anlayamadığım duyguları bedenime yüklüyordu. Büyük elleri yanaklarımı okşarken dudakları adeta benliğime fısıldıyordu.

Şoku zorda olsa üstümden atıp Tolgay'ı bütün gücümle ittim. Sevmediğim birisiyle öpüşecek değildim. Hele bu Tolgay ise.

Tolgay bir iki adımla geriledi ve gözlerini kırpıştırdı. Ne yaptığını sanki kendide bilmiyordu ya da bu hareketleri ile salağa yatıyordu.

"Ne yaptığını sanıyorsun?"

Tolgay ensesini kaşıdı ve ilk defa gözlerini kaçırdı. Sanki verecek cevabı yok gibiydi. Dünyanın sonu falan olmalıydı çünkü Tolgay bildiğin hazır cevaptı. Bu durum kesinlikle kişiliğine aykırıydı. Umduğum gibi etkiyi üstünden hemen attı ve karşı atağa geçti.

"Öptüm seni, ne var bunda?"

Bu kadar rahat olmasını anlayamıyordum. Sevgili olalı daha 1 saat olmuştu. Bunun yanında gerçek sevgili bile değildik ki. Ne hakla beni öpebiliyordu?

"Sen kendini ne sanıyorsun? Öptün beni Tolgay, bu normal bir şey mi?"

Omuzlarını silkti ve sırıttı. Bu hali karizmatik ve çekici olsa da kafamı iki yana sallayarak çekiminden kurtuldum. Hormonlarım ile başım dertteydi. Sonumu getirmek için ant içmişlerdi sanki.

"Abartmıyor musun? Alt tarafı seni öptüm.Sabaha kadar sevişmedik."

Gözlerim şokla açıldı. Buna ilaveten yanaklarım cayır cayır yanıyordu. Utanmadan nasibini almamıştı ve dedikleri sanki normalmiş gibi rahatça dile getiriyordu.

"İstemediğim halde beni öptün. Bide gelmiş her şey normalmiş gibi davranıyorsun. Midemi bulandırıyorsun Tolgay."

Tolgay kolumu tuttu ve hırsla beni sarstı. Sarsıntı o kadar kuvvetliydi ki bütün vücuduma yayılmıştı. Canımın yanmasını saymıyordum bile.

"Bir daha söylesene, mideni mi bulandırıyorum? Hadi tekrarlasana!"

Kuvvetli sesi vücudumu titretiyordu. Korku ise yuvasından çıkmış meraklı gözlerle etrafını inceliyordu. Ben ise Tolgay'ın bana eziyet etmesine müsaade ediyordum. Gücümü zorlukla topladım ve hırsla kolumu çektim. Canım acısa da Tolgay'dan kurtulmuştum. O ise alev alev olmuş gözlerle bana bakıyordu.

Sinirliydi. Hem de fazlasıyla. Bu benim için tehlikeli olsa da ondan korkmuyordum. Artık korkmamam lazımdı. Bu kişiliğime yapılan bir ihanetti.

"Senden nefret ediyorum, Allah seni kahretsin. Hayatıma girdiğin güne lanet olsun!"

Bunlar bir öpücük yüzünden olmamıştı. Elbette ki beni öpmesi hoşuma gitmemişti ama bu ilk öpüşmem değildi. Gerçi buna öpüşmede diyemezdim. Ben ona karşılık vermemiştim. O gelmişti ve beni öpmüştü. Olay bundan ibaretti. Sadece artık yaptıklarına tahammül edemiyordum. Zaten tahammül etmem de gerekmiyordu. Aramızda hiçbir bağ yoktu. Sahte sevgililik ve ailelerimizin arkadaş olması dışında.

Onun cevap vermesini beklemedim ve koşar adım içeri girdim. Çantamı alıp biran önce bu lanet yerden gitmek istiyordum. Bu olayın ardından eve gidip saatlerce ağlayabilirdim ve muhtemelen depresyona girecektim.

Salondaki bakışlar üzerime toplanırken ağladığımı yeni fark ediyordum. Hızla gözyaşlarımı sildim ve masanın üstünde duran çantama koşar adım yürüdüm. Bu sırada gözüm Gizem ve Demir'e takılmıştı. İkisi de dikkatlice beni süzüyordu. Gizem her an yerinden kalkıp yanıma gelebilirdi ve ben bunu istemiyordum.

ZindanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin