Bölüm-34

74.6K 2.3K 365
                                    

Düşüncelerimin demlerine kilit vurmak istiyordum. Onun hakkında bir şey hissetmek istemiyordum. O tehlikeliydi. Benim için zehirdi.

Peki ben ona zehir olabilecek miydim?

Şaşırmıştı. Aslında bende onun kadar şaşırmıştım. Tolgay'a hayatım demiştim. Şuan kendimden iğrenmem gerekirken neden öyle hissetmiyordum?

Duygularımı telaffuz edemiyordum. Onlara anlamlarda yüklemiyordum. Onlar başlarını alıp çoktan gitmişlerdi. Beni ise zindanın soğuk ve karanlık duvarlarına bırakmışlardı.

"Hoş bulduk." dedi. Her zaman ki gibi göz alıcıydı. Bu ona sunulmuş bir lütufdu şüphesiz.

"Beni mi almaya mı geldin?"

Kaşları alayla kalktı ve kemikli parmaklarını uzatarak yanağımı okşadı. Bu hareketi ile ruhum bedenimden ayrılmıştı sanki. Titrek bir nefes aldım. Buna ihtiyacım vardı.

"Sevgilimi almaya geldim. Kötü mü yapmışım?"

Zoraki bir şekilde gülümsedim. Oysa bu sanıldığı kadar kolay değildi.

"Sevindim gelmene. Bende bugün bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm."

Kaşları anında çatıldı. Benden böyle bir istek beklemiyordu. Onun tanıdığı Bade şuanda ona hesap sormalıydı. Bağırıp, çağırmalı ve dünkü olayın hesabı için ortalığı velveleye vermeliydi. Ama ben ne yapıyordum? Resmen onunla ayakta fingirdeşiyordum.

"İyi misin bal kafa?"

Bakışlarımı biçimli çehresinden aldım ve Çağrı'ların olduğu tarafa yavaşça döndüm. Çağrı ve Can hararetli bir şeyler konuşuyorlardı. Selen ise Çağrı'yı yatıştırmaya çalışıyordu. Bu durum nedensizce beni sevindirmişti.

İlk aşama başarıyla tamamlanmıştı.

"Hiç bu kadar iyi olmamıştım. Gidelim mi?"

Bir şey diyecek gibi oldu ama sonrasında susmaya karar verdi. Tolgay'ı bile kararsızlığa sürüklemiştim. Bu saatten sonra ölsem de gam yemezdim.

Yanımdan geçerek lüks aracının sürücü koltuğuna oturdu. Çevremizdeki insanlar ise merakla Tolgay'a bakıyorlardı. Beni zorla buradan götürdüğü olayı saymazsak ilk defa okulun içinde Tolgay ile beni beraber görüyorlardı. Bunun tuhaf yanı ise ben Tolgay'ı öpmüştüm.

Kahretsin! Bunu ben mi yapmıştım? Şüphesiz deliriyordum. Yoksa bu cesaretin gelmesi imkansızdı. Bende kıvırtarak sürücü koltuğuna oturdum. Emniyet kemerimi bağladıktan sonra bana donmuş bir şekilde bakan Çağrı'ya odaklandım.

Bu az önceki gibi beni sevindirmesi gerekirken neden nefes alamıyormuşum gibi hissediyordum? Başımı hızla iki yana salladım ve bakışlarımı ondan aldım.

Tolgay ustalıkla arabayı okulun bahçesinden çıkardı. Araba hızla öne atıldıktan sonra süratle ana caddede süzülmeye başladı. Tolgay düşünceli bir şekilde arabayı kullanıyordu. Beni bu değişime iten sebebi merak ediyor olmalıydı. Birazda o düşünsün bakalım. Ben zamanında bol bol düşünüp durmuştum.

"Aç mısın?"

Aslında açtım. Uzun zamandan sonra bu kadar aç olduğumu yeni fark ediyordum. Okulda doğru düzgün bir şey yememiştim. Son günlerde de beslendiğim yoktu. Bir ayda hatırı sayılır bir şekilde kilo vermiştim. Neredeyse bir deri bir kemik kalmıştım.

"Evet, acıktım. Bir şeyler yiyebiliriz istersen."

Bakışları hızla bana döndü. Şaşırmıştı! Bu durumda biran önce eve gitmek istediğimi söylemeliydim. Ama ben ne yapıyordum? Onla yemek yemek istediğimi belirtiyordum. Buna kendim bile inanamazken oyunculuğum takdire şayandı.

ZindanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin