Bölüm-48

59.7K 2.2K 587
                                    

Karar?

Basit bir kelime olmasına rağmen anlamı bir o kadar da güçlüydü. Bana göre öyleydi en azından. Karar verme konusunda son zamanlar da oldukça kötüydüm. Halbuki eskiden böyle değildim.

Şimdi ise aldığım karardan oldukça memnundum. Belki de uzun zaman sonra bu kadar emin olabilmiştim.

İntihar!

Benim için bulunmaz bir nimetti. Gizem'in ölümü olmayan psikolojimi alt üst etmişti. Beni derinden yaralamıştı. Şimdi ise hayata dair pek umudum yoktu. Zaten olması da mümkün değildi. Elmanın yarısı çürümüştü. Diğer yarımın önemi var mıydı ki?

Titreyen ellerim ile ilaçları kapsüllerinden çıkarmaya çalışıyordum. Bunu yaparken vücudum zangır zangır titriyordu. Güçsüzdüm, bitkindim ve en kötüsü de pes etmiştim.

Ben Bade Sayılkan, artık bu inattan vazgeçmiştim. Tolgay'ı yenebilecek güçte değildim. O benden daha zeki ve güçlüydü. Onu yenmek benim için artık bir hayaldi.

Çağrı'ya umut vermeyecek kadar aklım yerindeydi en azından. Onun hayatını da boka çevirmeyecektim. Bunu ona yapmayacaktım. Zaten sayılı dakikalarım kalmıştı.

Artık elma yanağımın yanına gitme vaktiydi. Beni bekliyordur değil mi? Yapayalnız ne yapardı orada? Belki yaptığım Tanrı'ya karşı gelmekti ama bunu sorgulayacak dermanım bile yoktu.

Büyük bardağı ağzına kadar suyla doldurdum. Su bardağının için oldukça berrak ve temizdi. Bende bir zamanlar öyleydim. Bu duruma karşıt kıkırdadım. Kesinlikle iyi değildim.

Artık zamanı gelmişti. Bade Sayılkan burada son nefesini verecekti. Kendi odasında ve kendi yalnızlığında. Ağlamak isteyen tarafımı dizginledim ve masanın üstünde duran ilaçları avucumun içerisine hapsettim.

Hiçbir son bu kadar güzel olmamıştı. Benim sonumu getirecek ilaçlar avucumun içerisindeydi. Bundan aldığım cesaret ile su dolu bardağı masanın üzerinden aldım. Bir yanımda ilaçlar diğer yanımda su vardı. Ölüm bu kadar kolay olmamıştı.

Son kez odamı inceledim. Bu bir vedadı. Bitmek tükenmek bilmeyen acılarıma karşı oluşan bir vedadı hem de .

Avucumu yavaşça açtım. Ölüm biletlerim parıldıyordu. Korkusuzca kolumu kaldırdım ve avucumu ağzıma yaklaştırdım. Ama hayat bir türlü yüzüme gülmüyordu. Aniden kolumdan çekildim ve bütün ilaçlar olduğu gibi yere düşüverdi.

Bardakta onu takiben büyük bir gürültü ile yere düştü ve paramparça oldu. Ben ise şok olmuştum. İntihar girişimim annemin müdahalesi ile son bulmuştu.

"Ne yapıyorsun Bade?"

Annemin sesi ağlamaklıydı. Bende yatağımın üstüne çöküverdim. Dizlerim beni taşımak istemiyordu. Zira bir hayli zayıflardı.

Ağlamaya başladım. Ama bu gözyaşlarım ile olan bir şey değildi. İçin için kan ağlıyordum. Kendime acıyordum. En çokta intiharı gerçekleştiremediğim için üzgündüm.

Annem önümde diz çöktü. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızıydı. Ne kadar korkmuştu kim bilir? Aklı çıkmış olmalıydı. Haksız da değildi. Kızını ölümden çekip almıştı. Bir anne için bu ölümden beterdi.

"Neden bu yola başvurmaya çalıştın kızım?"

Bir yandan da saçlarımı okşuyordu. Ama saçlarımdaki tuhaflığı fark etmişti. O bir anneydi. Bunu fark etmemesi fazlasıyla tuhaf olurdu zaten.

"Saçlarına ne yaptın annem?"

Burnumu çektim. Farkında olmadan göz yaşlarım akmaya başlamıştı. Aldığım kararın yanlış olduğunu biliyordum. Saçlarıma kıymamalıydım ama artık hiçbir şey umurumda değildi. Değişmek istiyordum. Artık bu saçları görmeye dayanamazdım.

ZindanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin