Bölüm 12

320 45 42
                                    

(Uzun ve güzel bir bölüm oldu gibi bence. Arada bir düşüncelerinizi bilmem için satır aralarına yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Ve lütfen müsait bir zamanınızda okumaya çalışın, sakin bir kafayla fln.)

.
.
.
"Peki o adamlar nereden tanıyormuş Tae Hyung'u?"

"Hiçbir fikrim yok Jungkook. Adamlar bizim üzerimize yürümeye başladığı anda kaçtık oradan. Fazla koştuk hatta. Sonra onları atlattığımızda konuyla ilgili konuşmadan dağıldık işte."

Sözlerini bitirdiğinde derin bir iç çekti Seokjin. Belki de ilk kez bir kahvaltıda iştahı bu kadar yoktu. Zaten gece boyu sıkıntıdan uyuyamamıştı, bir de şimdi sadece kahve içiyordu.

"Böyle adamları peşine takacak ne yapmış olabilir ki?"

"Bilmiyorum. Ama ne olduysa, onun bu şehre taşınmasına sebep olmuş olabilir bence."

Seokjin bilmiyordu neden o adamların onları kovaladığını ama fikir yürüterek bir sonuca vardığında, istemediği şeyler çıkıyordu ortaya. Adamlar hep ödeşmekten bahsetmişti...

Kahveden bir yudum daha aldı Seokjin, son bir yudum. Ardından karşısında oturan Jungkook'a hitaben konuştu.

"Ben gidiyorum, önce Taehyung'un yanına gitmeliyim, onun iyi olduğundan emin olmam gerek. Sen kapıyı kilitleyip öyle çıkarsın." Kabanını giydikten sonra içeride kalan Jungkook'a seslendi.
"Görüşürüz."

Jungkook, hyungunun bu hallerinin ardından küçük bir gülümseme bıraktı.

***

Taehyung dakikalardır çalan kapının ziliyle huysuzca homurdanmıştı. Sabahın bu saatlerinde kapının sesiyle uyanmak hiç hoş değildi. Esneyerek kapıya ulaştığında yavaşça açtı kapıyı. Daha kimin geldiğini bile tam göremezken güçlü kollar tarafından sarıldı beli.

"Tanrı'ya şükürler olsun" deyip duruyordu kolların sahibi. Taehyung, uğradığı şokla beraber gözleri tamamen açıldığında ancak fark edebildi gelenin Seokjin olduğunu. Birkaç saniye sonra sıcak beden uzaklaştı Taehyung'dan.

"Taehyung, ne diye kapıyı bu kadar süre sonra açtın? Ne kadar endişelendim, biliyor musun? Bir şey oldu sandım sana. Beni çok korkuttun."

Taehyung korkmuş ve mahcup bakışlarla Seokjin'in yüzüne baktı.

"Şey, uyuyordum da."

Uykulu olduğu için zaten derin çıkan ses bir de pürüslü hale gelmiş, Seokjin'in bilincini neredeyse yerle bir edecekti. Sonunun kötü olmaması için konuşmayı bir an önce bitirmeyi amaçlıyordu.

"Neyse, çabucak giyin. Bugün beraber gidelim."

Taehyung kafa sallayıp odasına doğru giderken Seokjin arkasından seslendi.

"Arabanın anahtarını almayı unutma! Aşağıda bekliyorum seni!"

***

Henüz öğle saatini bulmamıştı akreple yelkovan. Seokjin ve Taehyung'un ortaklaşa satın aldıkları Kim's Cafe oldukça sakin saatlerini yaşıyordu, normalde. Ancak bugün Jungkook hastanedeki işlerini çabucak bitirdiği için erken gelmişti kafeye. Haliyle bu saatler, kafe için sakin saatler olmuyordu.

Erken saatler olması sebebiyle kafeye gelen tek tük müşteri de Jungkook yüzünden kafeden erken ayrılıyor, hatta bazıları gitmeden önce tartışma çıkarıyordu. Nedeni ise Jungkook'un, Jimin ne zaman bir müşterinin yanına gitse, Jimin'i gözlemesi ve en ufacık ekstra samimiyette Jimin'in yanına gidip müşteriyi azarlamasıydı. Galiba, çok belli ediyordu bazı şeyleri.

madonna lily | taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin