Bölüm 7

332 46 7
                                    

.
.
.
Ağır adımlarla yataktan kalkıp balkonuna ilerledi Taehyung. Çiçeğini seviyordu ve ona bakmaya kendini zorunlu hissediyordu. Neden zorunlu hissettiğini hala bilmiyordu.

Zambağının yapraklarına dokunmak ona iyi hissettiriyordu. Yumuşacıklardı, kadifemsi bir dokusu vardı. Ne zaman çiçeğinin beyaz yapraklarını okşasa aklına yaklaşık iki haftadır tanıştığı Seokjin'in dudakları geliyordu. Onun dolgun ve pembe dudaklarının da yumuşacık olduğuna emindi.

Bazen böyle şeyler düşündüğü için kendisini sapık gibi hissediyordu ya da onun gibi bir şey. Düşüncelerinden ayrılıp çiçeğini sulamaya başladı. İşi bittiğinde kıyafetlerini giyip evden çıktı.

Seokjin ona, çalışacakları kafenin adresini  mesaj olarak atmıştı. Taehyung ise kahvaltı yapmaya bile gerek duymadan evden çıkmıştı. İlk karşılaştıkları günde giydiği siyah mantosunu üzerine geçirdi. Evin ve arabanın anahtarlarını alıp evden çıktı.

Babası herhangi bir işte çalışmasına izin vermemişti buraya geldiğinden beri. Belirli bir kazancı yoktu, Seul'deki şirketlerin aylık kazancından oldukça az miktarda para veriyordu babası. Artık yüzünü bile görmek istemediği adama muhtaç kalmak istemiyordu. Kendi başının çaresine bakmak istiyordu.

Seokjin'e gereğinden fazla güveniyordu, bunun farkındaydı. Neredeyse iki haftadır tanışıyorlardı onunla, ancak yıllardır süren bir arkadaşlık ilişkileri varmış gibiydi. Bunu seviyordu, Seokjin'e güvenmeyi seviyordu.

Seokjin'e bu derece güvenmesinin nedeninin, Seokjin'in de kendisine olan güveni olduğunu düşünüyordu. Son zamanlarda sürekli kendisini, Seokjin'i düşünerek buluyordu. Seokjin'in, hayatını beyazlaştırmaya çalışması hoşuna gidiyordu. Bir yandan da onun dolgun dudaklarının yumuşaklığını düşündüğü için kendisini bir sapık gibi hissediyordu.

Sonunda Seokjin'in ona mesaj olarak attığı adresin önüne geldiğinde arabasını park etti. İner inmez bahçesinde birkaç eşyanın olduğu boş dükkanda gezdirdi gözlerini. Bahçesi oldukça genişti, kafenin giriş kapısına giden yol dekoratif amaçlı taşlıydı. Kabaca bakmak bile gözüne güzel görünmesine neden olmuştu.

Yavaş yavaş kapıya doğru ilerledi taşlı yolda, ulaştığında açık bir kapıyla karşılaştı. Kapıyı iterek içeri girdi. İçerisi büyülemişti resmen Taehyung'u. Tavanı, duvarları, masa ve sandalyelerin renkleri, her şey çok güzel duruyordu. Sadece beyazın olmadığı bu renkli kafe masumluğunu haykırıyordu etrafa.

Burası dünyaya ait değilmiş gibi hissetti Taehyung. Dışarının soğukluğuna rağmen içerisi sımsıcaktı. Dışarının kirliliğine rağmen içerisi tamamen arınmıştı. Kafenin içinde göze çarpacak büyüklükte siyah renkli bir şey yoktu. Seokjin'in bunu bilerek yaptığını düşündü. Düşüncesinin doğruluğundan haberi olmadan içeriyi keşfe devam etti.

"Ah, sen mi geldin? Bu kadar erken geleceğini tahmin etmemiştim." Taehyung aniden duyduğu sesle yerinde sıçradı. Sonra kendini toparlayıp sesin geldiği yöne, arkasına döndü. Seokjin karşısında gülerek duruyordu. Sabah sabah onun gülüşünü görmesiyle yüzünde fark etmeden gülümseme oluştu.

Çok geçmeden neden güldüğünü anlamıştı. Ancak aniden gelen sesle hemen hemen her insan yerinden sıçrardı, ona göre. Ama Seokjin'in gülüşünü görmek, hele ki o gülüşünün nedeni olmak hoşuna gitmişti.

"Şey, tüm işi tek başına mı yaptın? Bir de iş ortağı olacağız. Sana yardım etmediğim için vicdan azabı çekiyorum sanırım." Seokjin birkaç dakika sonrasında aldığı cevapla daha da gülümsedi.

"Eğer vicdanını rahatlatacaksa merak etme, tek başıma yapmadım. Jungkook'un büyük yardımı oldu. Ama bu sana ceza vermeyeceğim anlamına gelmiyor."  Yüzüne yerleştirdiği sahte ciddiyetle konuştu Seokjin.

madonna lily | taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin