Bölüm 5

342 60 15
                                    

.
.
.
Sabahın bu saatlerinde sadece kendilerinin uyanık olacak kadar ahmak olduğunu düşünüyordu Jungkook. Ve bu düşüncesine her geçen gün körü körüne bağlanıyordu.

"Ne zaman söylenmeyi bırakıp kahvaltını yapacaksın sen?"

"Hyung, farkında mısın bilmem ama, daha güneş ışıkları penceremizden evin içine yansımıyor bile. Bu saatte neden uyanıyoruz ki?"

"Birincisi küçük adam, her sabah bu mesele yüzünden bana değil de hastane görevlilerine dert yakın. İkincisi, eve güneşin ışıklarının yansımadığının farkındayım çünkü kış mevsimindeyiz. Bu mevsimde güneş görüp ne yapacaksın? Üçüncüsü, ben mi dedim sana, tıp oku da doktor ol diye? Dördüncüsü, bir dahakine bu kadar sabırlı olmam, yine yakınmaya başladığın an üstüne atlarım."

"Üzgünüm ama hastane görevlileri senin kadar sakin değiller ve beni pek sevmiyorlar, e tabi ne kadar başarılı olursan o kadar düşmanın olur. Bu yüzden beni idare etmelesin. Patlayacak kişi bulamayıp hastalarıma bulaşmak istemiyorum."

"Az çekil de Jungkook'u görelim Bay Ego."

Diyip gözlerini devirmişti Seokjin. Karşısındaki çocuk, her sabah bu konuşmayı tekrarlıyordu. Onu her ne kadar çok sevse de sabahları çok çekilmez oluyordu. Haklıydı, ona doktor olmasını söyleyen Seokjin değildi ama gelip ona yakınıyordu her defasında Jungkook.

"Hyung, hani ben senin kardeşindim? Hani beni olmayan kardeşin kadar çok seviyordun? İki dakika dert yakınamayacaksak artık..."

Cümlesini orada sonlandırıp kahvaltısına başlamıştı. Seokjin için bu hali tatlı gelse de bu sabah taviz vermeye niyeti yok gibiydi.

"Jungkook, ciddiyim. Sende böyle uzun dil varken evde kalırsın sen. Senin evleneceğin yok zaten. En iyisi ben evi olan birini bulup evleneyim."

"Hyung~ Hayır, gitmee! Ben sensiz n'aparım sonra?"

"Tabi ki bir şey yapamazsın. Neyse, sen ya da ben, birini bulana kadar çekeceğiz artık birbirimizin kahrını."

******

Seokjin, olmayan kardeşi kadar çok sevdiği Jungkook'u çalıştığı hastaneye bırakıp eve doğru sürmeye başlamıştı arabayı. Açık camdan henüz başlamış yağmurun daha da şiddetlenebileceğini düşündü.

Arabasını yakınlarında bulunduğu sahilin taraflarında, uygun bir yere park etti. Daha arabadan inmemişti. Yağan yağmurun sesi ona, o günü hatırlatmıştı.

Simsiyahlar içinde bile masumiyetini yitirmeyen Taehyung... Onunla orada karşılaşmak, kendisi için iyi mi yoksa kötü mü, kestiremiyordu. Dakikalar sonrasında derin düşünce ve geçmiş hatıralarından ayrıldı. Telefonunu cebinden çıkardı. Torpidodan çıkardığı kulaklığı telefonuna taktı ve şarkı açtı.

Arka koltukta bulunan şemsiyesini es geçip, sakin adımlarla arabadan ayrıldı. Aynı sakinlikte sahildeki banklardan birine yaklaştı, bu seferki farklı bir banktı.

Arka cebinden çıkardığı kağıt mendillerle bankı kuruladı ve oturdu. Kulaklıklarından birini çıkarıp, denizle buluşan yağmur damlalarının çıkardığı sesle beraber şarkıyı dinlemeye başladı.

Dışarıdan normal gözüken bu manzara, Seokjin için derin bir hatıraya ait ufak bir kesitti. Kulağında çalan şarkı, bulunduğu vaziyeti daha da duygusallaştırıyordu. Gözlerini kapattı, yağmur ve şarkının sesiyle bütünleşmeye çalıştı. Eskileri, canını yakacağını bile bile, düşünmeye başladı.

Düşüncesini bölen, açıkta bıraktığı diğer kulaklığının çekiştirilmesi oldu. Gözünü yavaşça açıp, kulaklığın çekiştirildiği yöne doğru döndürdü bakışlarını. Yine baştan aşağıya simsiyah giyinmiş bir Taehyung, tıpkı onun yaptığı gibi, önce bankı silip oturmuş sonra da Seokjin'den izin almadan kulaklığını paylaşmıştı.

madonna lily | taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin