Ö.B/Two Hearts In One Home

1.1K 88 11
                                    


"Harry!" Salonun ortasında durmuş bağırıyordum. Tüm evi gezmiş ama sevgili kocamdan bir iz bulamamıştım.

Telefonu çıkartıp rehbere girdim. Elim Harry'nin telefon numarasını bulana kadar hızlı hızlı ekranda gezindi. Bulduğum gibi telefonu kulağıma yasladım.

Bir kez çaldı, iki kez, üç kez, dört kez.... Sinir katsayım artarken telefonu kapatıp koltuğa attım. Mutfağa gidip kendime çay hazırlamaya başladım.

1 saat sonra

Kapının açılma sesi ile kaçıncısını içtiğimi bilmediğim çaydan gözlerimi ayırdım. Gece yarısına geliyordu saat. Yavaşça oturduğum yerden kalkıp girişin olduğu yere gittim.

"Nerdeydin!" Sesim beklediğimden yüksek çıkmıştı.

"Çocuklar uyumadı mı?" Korku ile yukarı baktığında derin bir nefes verdim.

"Çoktan uyudular." Bu sefer sinirle kaşlarını çatan oydu.

"O zaman siktiğimin sesini neden yükseltiyorsun." Kapıyı kapatıp bana yaklaştı.

"Sen küçük bey saatlerdir dışarıdasın ve nerede olduğunu bilmiyorum. Acaba o yüzden olabilir mi?!" Sona doğru sesim yine yükselmiş, işaret parmağımla ise göğsünü dürtüyordum.

"Hem birkaç dakika sonra ayın kaçı olacağı hakkında bir fikrin var mı ya da bu gün ayın kaçı olduğu hakkında?" Sesim bu sefer ne bağırarak çıkmıştı ne de sinirli.

Hızla telefonunu çıkartıp tarihe baktı. Gözleri bir anda bana dönerken başımı hafiften salladım.

"6 Aralık"

"Tebrik ederim!" Dramatikçe alkışlayıp arkamı döndüm. Misafir odasında yatacaktı bu akşam.

"Louis özür dilerim." Elimi tutup kendisine çevirdi.

"Cidden işteydim ve aradığında ise telefon diğer odadaydı. Zaten aramanı görür görmez arabaya atlayıp geldim. Biliyorum önemli bir şey olmazsa o kadar aramazsın. Aklımdan uçmuş olmalı." Direk gözlerimin içine bakıyordu. Bir yanım onu affetmek istese de inatçı olan diğer yanım trip atmamı istiyordu.

"Artık yıldönümümüzü falan da unutursun 'iş' yüzünden"

"Ya Lou. Öyle bir şey yapmayacağımı biliyorsun. Hem işte olup şarkılar yazsam bile aklımdan, kalbimden çıkmıyorsun ki. Bu yüzden tüm şarkılarımdan sen varsın." Elini elimle kapladı. Ben de yüzümü kaplayan gülümsemeyi durdurmayıp ona yaklaştım.

"Bu inatçı canavarı nasıl sakinleştireceğini biliyorsun." Gülümseyip benden ayrıldı. İlk başta şaşırsamda telefonu hoparlöre bağladığını görünce gülümsedim. Kulağıma dolan kısık sesteki şarkı ile ona doğru ilerledim.

"Bu dansı bana lütfeder misin?" Elimi ona doğru uzattım. Elini kibarca elime koyduğunda kendime doğru çekip iki elimi beline koydum. Elleri boynumda birleşti.

"İnatçı tatlı canavar." Dediği ile gülümseyip şarkıya eşlik etmesini dinledim.

"Sweet creature
Had another talk about where it's going wrong
But we're still young
We don't know where we're going
But we know where we belong"

Tatlı yaratık
Yanlış gittiği hakkında bir konuşma daha yaptık
Ama ikimiz de hala genciz
Nereye gittiğimizi bilmiyoruz ama nereye ait olduğumuzu biliyoruz.

Elimi belinden yukarı çıkartıp kalbinin üzerine koydum.
"Ben buraya aidim." Yüzündeki gülümseme büyüdüğünde şarkıya ben eşlik etmeye başladım bu sefer.

"And oh we started
Two hearts in one home
It's hard when we argue
We're both stubborn
I know, but oh"

Ve oh biz başladık
İki kalp bir evin içerisinde
Kavga ettiğimizde zorlaşıyor
İkimiz de inatçıyız
Biliyorum, ama oh

"Daha çok sen inatçısın." Gülerek söyledi.
"Dedi drama kraliçesi." O sırada gözüm duvardaki saate takıldığında derin bir nefes aldım. Harry de benim baktığım yere bakınca beni kendisine daha çok çekti. Saat 12'yi geçmişti. 7 Aralık' a girmiştik. Elleri çenemi bulduktan sonra kafamı kendisine çevirdi ve devam eden şarkıya eşlik etti.

"Sweet creature
We're running through the garden
Oh, where nothing bothered us
But we're still young
I always think about you and how we don't speak enough"

Tatlı yaratık
oh, bizi hiçbir şeyin rahatsız edemediği bahçeye doğru koşuyoruz.
Ama ikimiz de hala genciz
Her zaman senin hakkında ve ne kadar yeterli konuşmadığımız hakkında düşünüyorum.

"Hayatım bunun hakkında konuşmalıyız. Annen gideli 1 yıl oldu ve tüm günü kendini mahvederek geçirmeni istemiyorum." Gözleri ile direk ruhuma bakıyormuş gibi hissediyordum. Yutkunup dudakları ile dudaklarımı birleştirdim. Bu benim sevgimi gösterme şeklimdi ve teşekkür etme şeklimdi.

"Seni seviyorum Harold. Tüm benliğim ve ruhum ile. Biliyorum bazen çok inatçı oluyorum. Üzüldüğümde çok çabuk sinirlenebiliyorum ve sana karşı her sesimi yükselttiğimde nefret ediyorum kendimden. Çünkü sen yıllardır hayatta olma sebebimsin. Sen benim için sadece sonsuza kadar beraber olacağım bir insan değilsin. Biliyorum bazen aramızda kavgalar olacak. Zaten bir ilişkide kavga olmazsa asıl o ilişki yürümez. Ama korkuyorum da. Aklıma hep "bir çiçeğe az su verirsen ölür, çok su verirsen de ölür" mantığı geliyor. Senden bir saniye bile ayrı kalmak istemiyorum.

Sen bu gün gelmediğinde çok korktum. Annemin ilk ölüm yıl dönümüne yanlız giremezdim. Ne kadar Ernest ve Doris yukarıda olsa bile onlara anlatamazdım. Daha çocuk onlar. Anneleri olmadan geçirdikleri ilk yılları ne yapacağımı bilmiyorum. Tek bildiğim seni çok sevdiğim ve sensiz kaybolacağım."

Ağzımdan çıkan cümlelere artık beynim değil kalbim karar veriyordu. Yavaçşa elini yanağıma koydu.

"İstediğin kadar kavga edelim, küselim. Umurumda değil. Bir insan ne kadar evinden uzaklaşırsa uzaklaşsın, hala evine dönmek ister, hala oraya evi der. Sen de benim evimsin Louis. Senden uzaktayken tek düşünebildiğim sana gelmek." Anlını anlıma yasladı. İkimizinde gözleri kapalı bir şekilde arkada sona gelmiş şarkı eşliğinde sallanıyorduk.

"Seni seviyorum Harold." Belki ağzımdan bin kez çıkmıştı bu cümle ama her seferinde artan bir aşkla söylüyordum.

"Seni seviyorum Louis." Belki ağzından bin kez çıkmıştı bu cümle ama her seferinde kalbimin hızını değiştirebiliyordu.

Ay ay aşklarına aşığım bunların.

Selam özlemişim burayı ve sizi.

Bu arada bu kitap 28. Bölümde bitecek ♡♡

Diğer bölümde görüşmek üzere aşklar.

All the love xoxo

Sweet Creature/Larry StylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin