19- Ein neues Mitglied

2.9K 317 123
                                    


19- Yeni üye


Rüzgar bugün biraz daha ters taraftan esiyordu. Park Sürüsünün en büyük oğlu, Odasının penceresinden dışarıyı seyrediyordu, dün akşam yine sabahlamıştı ve omuzları felaket derecede ağrıyorken bazı şeyler hala o kadar eksik geliyordu ki kendisine, bu başını da ağrıtıyordu. Sanki hiç ağrımıyormuş gibi. Güneşin batışını izlerken bugün güzel bir uyku çekmesi gerektiğine karar verdi. Kaç gecedir Doğu Kapısının Chanyeol yüzünden göremediği belgeleri ile uğraşıyordu, abisinin çözdüğü sorunların belgelerini yeniden açarak onun neler yaptığını inceliyordu. Kendisinin yapacağının aksine, fazlası ile barışçıl bir yoldan gidiyordu. Her yeni bir belgeyi açtıkça, ateş özünün neden kendisini değilde onu seçtiğini anlamlandırmakta daha çok zorlanıyordu. Ateş özü denilince akla gelen yöntemler kesinlikle kardeşinin uyguladığı şeyler değildi.

Düşüncelerini dağıtmaya çalışarak kaşlarını çattı ve bir kaç gün önce eline ulaşan parşömeni bir daha okudu.

''Ben, doğu Kapısının Alfası Park Chanyeol, birkaç günlüğüne Güney kapısı sınır Kaplıcalarında, henüz mühürlenmiş olduğum, Gerçek Mühür ile bağlı olduğum Omega Park Baekhyun ile birlikte kalacağım. Bu süre zarfında her şey olduğu gibi devam edecek, herhangi bir olaya karşılık sorumluluk Park Sehun'a aittir.''

Bu üç satırın altını genelde boynunda taşıdığı mühür taşı ile mühürlemişti, böylece bu yazının gerçekten de ondan geldiği anlaşılıyordu. Ancak Sehun bunu sürü ile paylaşmamıştı, daha henüz yazı gelmeden almıştı yerini ve böyle bir bildiri yalnızca kendisini küçük düşürürdü.

Kağıdı güzelce katladı ve odasındaki herhangi bir kitabın arasına sıkıştırdı, şu aralar göğsü sıkışıp duruyordu ve boğuluyormuş gibi hissediyordu. Gözlerini yeniden camdan dışarı çevirdi. Gökyüzü kırmızının tatlı bir tonuna bürünmüştü ve bulutlar sanki şeffaf gibi onun rengini almışlardı. Ay bir kenarda duruyor, güneş battıkça kendi sırasının gelmesini bekliyordu. Bembeyaz rengi ile asilce orada duruyordu, diğer her şeyin aksine. Sehun kendini bir an Ay'a benzetti. Sırasının gelmesini bekleyen bir kurt. Ateş ona dokunmuyor, kendi saf hali ile duruyordu.

Bu gece dolunay vardı.

Bir kaç dakika sonra kapısı çalındı ve içeriye bir Beta girdi, Batı Kapısından gelen Alfanın kendisini görmek istediğini söylüyordu. Sehun onu dışarı yolladı ve Alfaya sabah gelmesini iletmesi gerektiğini söyledi, şuan onu çekemeyecek kadar yorgundu. Başı ton çekiyordu sanki ve göz kapakları kendisine direniyordu. Sehun yine de camdan dışarıyı izliyordu. Kendisini yatağa bıraksa bile, bu sefer düşünceleri onu rahat bırakmayacaktı. Derin bir iç çekti. Bu iş bir an önce bitmeliydi artık.

Aniden Kim Jongdae denilen Batı Alfasının sinirli kokusunu işitti ve kendisini doğrular nitelikte, kapıdaki Betaları geçerek içeri daldığını işitti. Alfa burnundan soluyordu ve bir Beta onun kolundan tutuyordu hala.

''Şuna kolumu bırakmasını yoksa onun kolunu kıracağımı söyle, yoksa ben söylemem.''

Sehun minik bir baş hareketi ile Betayı dışarı yollarken Jongdae odada hışımla yürümeye başlamıştı. Artık sinirlenemiyordu bile Sehun.

''Sana Baekhyun hakkında bildiğim her şeyi anlattım, Park Sehun. Her şeyi, anlıyor musun? Ancak hala onun nerede olduğu hakkında bir şey söylemiyorsun bana, kaç gün oldu beni mahzenden çıkaralı? Baekhyun nerede?!''

Bağırmıyordu, hayır, daha çok tıslıyordu ve yumruklarını sıkıyordu. Sarı saçları alnının her bir tarafına dağılmıştı, yeşil gözlerinin altı çökmüş görünüyordu ve sinirli kokmasının ardında bir bitkinlik de vardı. Bir sabırsızlık, bir özlem. Sehun bunları hissetmenin nasıl bir şey olacağını merak etti bir müddet. Lay ile hala mühürlenmemişlerdi ve ufak dokunuşlar dışında Omegaya dokunmamıştı. Onunla olmak istediğinden de değildi zaten, Omega güzeldi ve alımlıydı evet ancak Sehun hiçbir zaman romantik biri olmamıştı.

Ein kleines GeheimnisWhere stories live. Discover now