17- Unwartete Nachricht

3.2K 342 112
                                    


17- Beklenmedik Haber

İlk görüşü biraz buğuluydu.

Bir kaç renk, sarı, mavi ve yeşile kaçan tuhaf bir renkti, gözünün önünde dans ediyor ve oradan oraya birbirlerini kovalıyorlardı. Gözlerini kırpıştırdı ve birinin ona seslendiğini duydu, tam olarak ismini söylemiyordu. Daha farklı bir şeydi ve çok uzaklardan, boğuk bir şekilde, zar zor duyuluyordu. Ancak Baekhyun yine de kendisine seslenildiğinden emindi. Gözlerini açmaya çalıştı ve diğer renkler bir anda kaybolurken geriye yalnızca kırmızı kaldı. Koyu bir kırmızıydı bu, neredeyse yakıcı bir hissiyatı vardı. Ancak Baekhyun elini ona doğru uzattığında bütün vücudunu bir sıcaklık sarmaladı ve içini huzur kapladı, babası saçını okşuyormuş gibiydi sanki. Hatta ondan bile daha güven vericiydi histi bu. Eğer bu rengin, kırmızının, bir vücudu olsaydı başını onun göğsüne gömer ve burnunu boynuna sürterdi, bir sevgi yumağı içini kaplıyordu. Ona sarılmak ve kendisini onunla boğmak istedi, tek istediği buydu, neredeyse nefes almasına bile gerek yoktu. Sonra renk hafifçe solmaya, onun yerini parlak bir beyaz rengi almaya başladı ve bu durum ikisi de eşitlenene kadar sürdü durdu. Sanki yıllar geçmişti, beyaz ışık o kadar parlaktı ki kırmızı bir sağa kaçıyor, orada tutunamayıp geri sola kaçıyordu. Baekhyun gözlerini kıstı, renkler gözünün önünde dans ediyordu. Kırmızı ve beyaz. Kırmızı ve beyaz.

Kırmızı ve beyaz.

Beyaz.








Gözlerini bir anda açtığında hızla yataktan doğruldu ve öksürmeye başladı. Boğazında bir şey vardı sanki, acı bir tat tüm ağzını kaplamıştı. Öksürüğü bir kaç dakika sonra durduğunda, sırtını okşayan ve kendisinin hemen yanında oturan biri olduğunu farketti. Park Chanyeol, Doğu Kapısının Sürü Alfası ve mühürlü eşi, kendisine endişeli bir yüz ifadesiyle bakıyor, iyi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Baekhyun'nun düşünceleri bir anda dondu kaldı, zihninin arka tarafında belirmiş olan o küçük benlikten öyle yoğun hisler akıyordu ki kendisine şuanda, endişeli olanın kendisi mi yoksa Chanyeol'ün mü olduğunu bir süre ayırt edememişti. Korku, endişe, sevgi ve başka duygular bir anda tüm zihnini sarıp sarmalamıştı. Baekhyun'nun nefesi kesildi sanki. Midesi çok fena bir şekilde bulanıyordu ve kussa rahatlayacak gibiydi. Tüm bu duygu yoğunluğu yeni uyanmış bedeni için ağır gelmişti anlaşılan.

Bir süre göz göze durdular ve sonunda Chanyeol, eşinin iyi olduğunu anlamış gibi gülümsedi ve rahat bir nefes verdi. Bir eli eşinin omzunda, rahat oturması için onu desteklerken diğer eliyle hala sırtını ovuyordu. Omega rahatsız değil gibiydi, yalnızca boş boş gözlerine bakarken neler olduğunu kavrayamamış bir ifadesi vardı ve korkmuş olmasa bu onu neredeyse güldürecekti.

''İyisin,'' diye fısıldadı. Sesinde endişelerinin sonucunun iyi sonuçlandığını hissettiren bir tını vardı. Sonra sırtına koyduğu elini yükseltti ve Baekhyun'nun karmakarışık olmuş saçlarını düzeltmeye başladı. Saçlarını okşuyordu aslında, o kadar korkmuştu ki bir anda. Aniden onu hissedemez oluşu, Baekhyun'nun gözlerinin kapandığını ve bir anda yere düşmesi. Hayatında bu kadar korktuğu tek an, bir kaç gün önce onu evin içerisinden çıkardığı andı. İkisinin de Omegayla ilgili olması ne kadar da manidar, diye düşündü. Kalbi gürültüyle atıyordu.

Başka bir şeyler daha söylemek istedi, ancak şuanda konuşmaktan çok eşine sarılmak ve onu hissetmek istiyordu. Onunla mühürlenene kadar nasıl hissettiğini unutmuştu sanki, iki ruhu tek bedende taşıyor gibi hissediyordu ve bunun bir anda kaybolması ölüm gibi gelmişti. Ölüm kadar sonsuz gelmişti bir an. Dudaklarına minik bir gülümseme kondurdu ve Omega hala kendisine şaşkınca bakarken onu kendisine çekip kahve saçlarına bir öpücük kondurdu, kokusunu içine çekti. Yeniden yaşamı bulmuştu.

Ein kleines GeheimnisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin