29. Bölüm

2.2K 156 35
                                    

"Yıldızlı bir gecede çok uzaklardan gelen hafif bir müzik eşliğinde gökyüzüne baktığımda hissettiğim şey sensin işte."

Hafifçe gözlerimi araladığımda bana bakan bir çift göz içimi huzurla doldurmuştu. "Günaydın." Diye fısıldadı ipeksi ses tonuyla. "Günaydın." Diye fısıldadım. Yaklaşarak alnıma yumuşacık bir öpücük bıraktı. Rüyada gibi hissediyordum. Ellerini belime kenetlediğinde istemsizce huylanmıştım. Yüzümde bir tebessüm belirirken yüzünü boynuma gömdü ve yine fısıldayarak "Biraz daha uyuyalım." Dedi. Konuşurken nefesi boynumda karıncalanma yaratıyordu.

Benim de göz kapaklarım gitgide kapanmaya başladığında içeri dolduran tanıdık melodi ikimizi de istemsizce hareketlendirmişti. Suga "Offf!" Diye fısıldadı. Yatağın yanındaki komidine elimi uzatarak Suga'nın tişörtünü alıp üzerime geçirdim ve hızlı hareketlerle telefonu açtım.Kulağımı dolduran ses sinirlenmeme neden olmuştu. Althea "Valdi. İyi misin ameliyat olduğunu duydum." Dediğinde gözlerim Suga'nın gözlerini bulmuştu. Beni hala nasıl aramaya cesaret edebilirdi? Suga kimin aradığını anlamaya çalışır derecede bakıyordu.Yatakta oturur pozisyona geçip bütün dikkatini bana vermişti. Ortamdaki garip sessizliği konuşarak bozdum. "İyiyim Althea. Aradığın için teşekkür ederim." Dedim. Suga gözlerini sonuna kadar açtı, derin bir nefes aldı ve bakışlarını benden kaçırmaya çalışarak yatağın diğer köşesine döndü. Yüzünü tam göremesem de üzüldüğünü anlamıştım.

Telefonu kapattığımda bana bakması için boğazımı temizledim. Üzülmesini istemiyordum. Sonuçta hata yaptığını biliyordu. Bu sefer daha gürültülü bir şekilde "Öhöm öhöm." Yapsam da hala bakışları beni bulmamıştı. Dizlerimin üstünde ona doğru yaklaştım ve arkadan ellerimi beline sardım. Dudaklarımla omzuna küçük bir öpücük kondurup "Bana bak Suga." Dedim. Kafasını benden tarafa çevirdiğinde saçından gelen koku beni sarhoş eder derecede güzeldi.Konuşmuyor sadece hala etrafı izliyordu. Yanağına tekrar bir öpücük bırakıp "Gözlerime bak Suga." Diye fısıldadım. Yavaşça gözlerini gözlerimle buluşturdu.

Benden önce o konuşmaya başlamıştı."Galiba sana yaptığım kötülükler hep karşımıza çıkacak. Ben..." dediği anda hızlı bir şekilde ellerimi yüzünün iki yanına koydum ve "Umrumda değil. Tamam mı? Seni seviyorum. Seni affettim. Önümüze ne çıkarsa çıksın birlikte atlatacağız."

Giderek bana yaklaştı ve dudaklarımızı birleştirdi.Uyumak için tekrar yatar pozisyona geçtiğimizde bana arkadan iyice sarılmıştı. Kollarımı kollarının üzerine koyup kendimi uykuya teslim ettim.

Bu sefer ilk uyanan taraf ben olmuştum. Onu ilk defa bu kadar huzurlu görüyordum. Yüzümde hafif bir tebessüm oluşmasını sağlamıştı. Elimi saçlarının arasına yerleştirdim. Yumuşacık saçları gülümsememi artırıyordu. Yerinde kıpırdanmaya başlayınca uyanıyor olduğunu fark ettim. Kendimi ondan uzaklaştırmak için hamle yaptığımda belimdeki elini sıkılaştırmış ve beni kendine çekmişti. Uykulu bir şekilde "Günaydın." Demişti. Gözü hala tam olarak açılmıyordu. Bu haliyle gözüme çok daha tatlı görünüyordu. Onun sesinin aksine daha canlı bir şekilde "Günaydın." Dedim. Suga duyduğunu belirten bir mırıltı çıkarmıştı. Gözleri kapalıydı. Hala uykusu olduğuna inanamıyordum. Kaç saattir uyuyorduk zaten.

"Kalk hadi. Acıktım ben." Dediğimde beni duymamış gibiydi. Elimle saçlarını karıştırmaya başladığımda rahatsız olmuştu. "Yapma." Demeye başladığında onu uyandırmanın yolunun bu olduğunu anlamıştım. O bana itiraz ettikçe ben yapmaya devam ediyordum. "Valdi, kes şunu." Desede onu duymuyormuş gibi davranıyordum. O rahatsız oldukça ben daha çok gülüyordum. "Valdi" dediğinde sesi daha ciddi çıkmıştı. Ne olduğunu anlamadan bir anda üstüme çıkmıştı. Ellerimi yatağın üstüne sabitledi ve "Canın oyun oynamak istiyor sanırım." Dedi. Kafamı hayır dercesine sallamıştım. Onu itmeye çalışıyordum. Ama sadece çalışıyordum. Bir santim bile kıpırdamamıştı.

Yüzünde bir tebessüm oluştururken eğilip yanağıma küçük küçük öpücükler bırakmaya başladı.Öpücükleri dudak çevreme inmeye başladığında istemsizce gözlerimi kapatmıştım. Öptüğü her yerde sanki kendine ait bir iz bırakıyor gibiydi. Sanki deniz ve gökyüzü,Sanki yıldızlar ve gece gibiydik...

Dudaklarımızı birbirimizden ayırdığımızda ikimiz de nefes nefese kalmıştık. "Seni seviyorum Valdi Yunji." Diye fısıldadı kulağıma. "Seni seviyorum Min Yoongi." Diye fısıldadım ve burnuna küçük bir öpücük bıraktım. İkimiz de yatakta doğrulurken ayağa kalktığımda dikişlerim varlığını hissettirmişti. İstemsizce yüzüm buruşurken Suga'nın bunu anlamaması için dua ediyordum.

Üstüne herhangi bir tişört geçirdi. "2 gün sonra..." gözlerini gözlerimle buluşturmak için bana doğru baktığında beni baştan aşağı süzmesiyle yüzünde tebessüm oluşması aynı anda olmuştu. Konuşmasına boğazını temizleyerek devam etti. "2 gün sonra Amerika'ya gideceğiz. Sen de geliyorsun. Değil mi?" Dedi. Altına pantolonunu geçirirken "Min Seo öyle bir şey söylemedi." Dediğimde aramızdaki yatağın üzerine çıkıp benim olduğum tarafa geldi ve "Gelmeni istiyorum Valdi. Artık her zaman yanımda olmanı istiyorum." Dedi.

Ellerim ellerine kenetli bir şekilde odadan çıktığımızda modern ve siyah rengin yoğunlukta olduğu salon ile birleşik mutfağına geldik. Gerçekten de acıktığımı hissediyordum. Hızlı hareketlerle buzdolabını açıp içinden birkaç şey çıkardığımda belime sarılan eller sıkılaşmış ve kendimi onun kucağında bulmuştum. Beni buzdolabının yanında olan tezgaha oturttu ve "Yemeği ben hazırlayacağım." Dedi. İstemsizce şaşkınlığımı belli ederek ona bakmaya başladım. "Yardım etsem?" Diye sorduğumda hafifçe sırıtıp "Senin dinlenmen gerek Valdi." Dedi.

Yanımda duran meyvelerden elmayı seçip büyük bir ısırık alarak onu izlemeye başladım. Buzdolabından çıkardığı havuç,biber ve soğanı yan tarafımdaki bankoda yıkayıp bir tahtanın üstünde doğramaya başladı. Dikkatini tamamen yemek yapmaya vermişti. O kadar profesyonel doğruyordu ki gözlerimi ondan alamamıştım.

Sağ tarafından çıkardığı kaba 3-4 tane yumurta kırıp çırpmaya başladı. Bir anda durdu ve bir şey unutmuş gibi düşünmeye başladı. Bu sırada onu o kadar dikkatli izliyordum ki hiçbir adımı kaçırmak istemiyordum. Bana doğru yaklaşmaya başladığında istemsizce kendimi biraz toparlamıştım. Tam önüme gelip gözlerini gözlerime odakladı ve bana doğru yaklaşmaya başladı. İstemsizce kalp atışlarım hızlanıyor ve kokusunun güzelliğinden dolayı başım dönüyordu. Yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı. Burunlarımız birbirine değerken nefesini yüzümde hissedebiliyordum ve bu beni adeta sarhoş ediyordu. Tam dudaklarımı dudaklarıyla buluşturacağım sırada arkamdaki kavanozu aldı ve geri çekildi.

Şaşkın bir şekilde ona bakarken kalp atışlarımdan dolayı resmen sallanıyordum. Beni öldürmeye falan mı çalışıyordu? Bana belli etmemeye çalışarak güldüğünde "Komik değil Min Yoongi." Dedim. İstemsizce ben de sırıtıyordum. "Sinirlendim."

Bakışlarını tekrar gözlerime çevirdiğinde kahkaha atarak "Komikti. Kabul et." Dedi. O güldükçe istemsizce ben de gülüyordum. "Peki. Bundan sonra zor öpersin beni..." dedim. Kollarını belime sardı ve "Tehdit ediliyorum demek?" Dedi. Bu sırada da elimde duran elmadan bir ısırık almıştı. "Evet. Tehdit ediyorum. Bir süre beni öpemeyeceksin." Dedim. Ben de kollarımı boynuna dolamıştım. Gözlerini kısaraka bana baktı ve hafif bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Bu çok iddialı bir tehdit oldu yalnız."

LimitlessWhere stories live. Discover now